1/ Biraz oyun

3.5K 312 181
                                    


"İyi olduğuna emin misin? Dün uçurumdan atlayan bendim sanki?" Bileğimden sertçe çekiştiren Wonho'ya karşı acıyla yüzümü buruşturdum. Sabahtan beri ne Taehyung ne de Wonho beni bırakmıyordu. Uçurumdan atlamak için fazla ötlektim. Düşüncesi bile tüylerimi diken diken yapıyordu.

"Canımı acıtıyorsun." Diye fısıldadım göğsüne doğru. Koridordan geçenler bize bakıp duruyorlardı. Rahatsız edici, üstelik Wonho gibi bir adam bileğimi çürütüyorken kendimi saklamak istiyordum. Herkesten, her şeyden, en çok da kendimden.

"Ölmen gerekiyordu." Ağzının içinde gevelediği o garip cümleyi duymamak için neler verirdim. "Ama tek bir yaran bile yok." Hani, çok güçlü bir akıntıya karşı yüzmeye çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya, öyle bir şeydi işte.

"Ölmemi mi istiyordun Wonho?" Sevgilim, hayat arkadaşım karşıma çıkmış ölmediğim için beni azarlıyordu. Buna daha fazla katlanabileceğimi sanmıyorum. "Uzun bir süre yanıma gelme, seninle görüşmek istemiyorum."

"Bebeğim, öyle demek istemedi-" Elimi sertçe kendime çekip koridorun sonuna kadar koştura koştura gittim. Koridorun hemen başında beni bekleyen Taehyung sayesinde az buçuk eski enerjim yerine geliyordu. İnsan çokça sevmeli aslında, beni bu zamana kadar hayatta tutan da bu değil mi? Taehyung değil mi?

"Yemek yiyelim, açım." Onu arkamda bırakıp yemekhaneye gittim. Sıra uzundu, en arkada durmak ise sıkıcı. Lakin sıra bitene kadar bu konu hakkında düşünebilirdim.

Belli bir yükseklikten atladığım konusunu.

Uçurumdan atladığımı sadece Taehyung söyleseydi inanmazdım lakin tüm okul bunun hakkında asılsız dedikodular çıkarıp durdu. Ben ise dün hakkında hiçbir şey hatırlamıyorum.

Onlara göre bir tanrı oldum...

Canavar olduğum konusuna bile değindiler. Sabah evden beni almak için gelen Wonho'nun irisleri pek parıltılı değildi mesela. Eskisi gibi sevmiyor mu beni? Artık onun sevgisini de unutuyorum, platonik hissediyorum kendimi. Ya da kaybetmekten delicesine korkuyorum.

"Gördün mü?" Omzuma dokunan Namjoon sayesinde düşüncelerimden kurtuldum. "Ah sen de mi buradaydın?" Taehyung'un memnunsuz gözüken ifadesine karşın gülümsemesi daha da büyüdü.

Okul başkanı, en geniş çevreye sahip kişiydi Namjoon. Arkadaşlarını da özenle seçer, bu yüzden Wonho'ya karşı fazlasıyla soğuk. Benim onunla çıkıyor olmamı desteklemiyor lakin kırılsam da bunu pek fazla dile getirmiyorum. Arkadaşlar doğruyu söyler, onun doğrularına zaten sağırım. Onun için doğru olan her şey benim için yanlış.

"Neyi?" Diye sordu Taehyung. Sıramız geliyordu, önümüzde sadece birkaç kişi kaldı. Bunu fırsat bilip sohbete dahil oldum.

"Okula yeni bir çocuk geldi, son sınıf."

"Son sınıf mı?" Gözlerini benden çekip masaların oraya çevirdi.

"Orada oturuyor. Jin'le uzun yıllardır tanışıyor, bu nedenle arkadaş grubuma yeni bir yakışıklı daha girdi." Gösterdiği yere baktım.

Siyah saçları, el dövmeleri, boynundaki sanatlar, pahalı saati, okulumuza ait olsa da ona daha çok yakışan takım elbise ve yeni cilalanmış gibi parlayan ayakkabıları...

Yutkunmakta zorluk çekerken göz göze geldik. Başını yana yatırıp gözlerini kıstı. Boynumda hissettiğim acı bir anda büyüdü ve sanki nefes alamaz oldum.

"Burnun kanıyor." Yanımıza gelen Wonho cebinden çıkardığı peçeteyi bana uzatır uzatmaz elini ittirdim. Bakışlarım bir anda yeni çocuktan ayrılınca üşüdüm, soğudu bedenim. Sanki tanıdık bir tadı tekrardan alıyordum ki Wonho tüm anın içine sıçtı.

Demon 'JikookWhere stories live. Discover now