ep29

631 77 116
                                    

Lalisa Manoban,

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Lalisa Manoban,

İnsan başına gelecek en acı şeyin nedenini her zaman bilebilir miydi? Hiç haketmediği bir durumla başa çıkılması istendiğinde bunu kabul edebilir miydi?

Yaşamın içinde mutlu olmak gibi acı çekmeyi de gerektiren ve bunu olmadan olmayacak bir hale büründüren kanunlar vardı bence. İşte o zaman haketmediğimiz bu acıyı neden göğüslediğimize bir cevap bulabiliyordum. Belki de biz fazla bilgisizdik, fazla mutluyduk ve fazla kördük. Çünkü farkına varmamız gereken büyük bir güç vardı, kendi gücümüz. Hayat, kendi gücümüzün farkına varabilmemiz hatta daha dirayetli olabilmemiz için bizi o basitlikten yani sade mutluluktan koparıp deli deli savaşlara sürüklüyordu. Biz insanlar bunun cevabını bilmek yerine, bununla savaşmak yerine, buna anlam yüklemek yerine en basit yolu seçiyor ve isyan ediyorduk hatta sadece ettiğimiz isyanla kalıyorduk. Zaten başından basitliği seçmişiz. Yaşamak için, kendimizi bilmek için, başkalarını bilmek için, evreni bilmek için olabilecek en basit ve en zahmetsiz olanı istiyorduk. Oysa yaşadığımız acının büyüklüğü de bizim seçimimizle alakalıydı. Bizi yönlendirenin kader olduğunu düşünmüyorum, kaderi bizim yönlendirdiğimizi düşünüyorum. Bunun farkında olabilmek kendimizi yönetebilmekle eşdeğer. Çünkü her şey kendi seçimlerimizle ilerliyor. Hayatımızı karşımıza çıkan zorluklar veya mutluluklar belirlemiyor, karşımıza çıkanlar için seçtiklerimiz yani kendi seçimlerimiz belirliyor. Evet bahsettiğim, çektiğim hatta çektirdiğim acının sonunda anladığım en güzel şey; kendi seçimlerimizin farkında olabilmemiz. Bu kendimize hatta sevdiklerimize yapabileceğimiz en dürüst şey olabilir.

En başına gidip, "Neden yaşadım bunu? Nerede yanlış yaptıkta böyle sınanıyoruz?" diye düşünmeye başladığımda farkına vardım yavaş yavaş. Bir şeyler için zorlanmamız gerekiyordu. Bizim elimizdeki en güçlü şey aşkımızdı ve hayat bunu seçmişti. İkimizin birbirini sevmekte hiçbir pürüzü yoktu ancak hiç tecrübeli de değildik. Birbirimiz olmadan yaşamak korkumuz haline gelmişti ve hayat korktuğun şeyi yaşatmada ustaydı. Bunun farkına varıp direnebildiğim için geçtik bu aptal sınavı. Sevdiğim adamın beni yıllarca bekleyecek kadar sevdiğini anladım. Sevdiğim adam için olabilecek en öldürücü darbeyle nasıl savaşacağımı öğrendim.

Öğrendik biz, tüm acısıyla ve tüm tutkusuyla.

"Beni bıraktığın için teşekkür ederim." sürücü koltuğuna oturan Jungkook'a döndüm.

Dün gece her şeyi anlattıktan sonra saatlerce ağladık sanki son kez tüm olanlara ağlayabilirmişiz gibi. O güçlü görüntüsünün altında incecik ve hırpalanmış bir kalbi vardı. Gece boyunca elimi bir an bile bırakmamıştı. Sanki her an bir şeyler olacakta tekrar gidebilirmişim gibi sarmalamıştı bedenimi. Özür dileyip durmuş fakat doğru dürüst kelimeleri bir araya getirememişti. Bir gecede öğrendiklerinin ağırlığıyla başa çıkıpta bir şeyler diyememesini anladığım için konuşmamızı yasakladım. Sadece özlem giderelim ve susalım istedim.

Shut up and danceWhere stories live. Discover now