its too cold for you here | 37

2K 300 175
                                    


Dişlerimin arasındaki tırnak etimi sertçe çekip yere tükürdüm. "O gün geldi.." sessizce mırıldanıp vücudumu Felix'in yatağına bıraktım. Camdan dışarıya gözlerimi çıkardığımda havanın oldukça kapalı olduğunu farkettim. Yağmur yağacak gibiydi.

Böyle bir günde havanın nasıl olmasını bekleyebilirdim ki?
Stresliydim, içim içimi yiyordu adeta.
Öylece yatmak geliyordu içimden. Sadece bugünün bir an önce bitmesini istiyordum.

Elimde olsa buram buram kokusunu aldığım yatağının içinde geçirmek isterdim. Ona duyacağım özlemi yok etmeye çalışırdım.. Yatağın üstünde zindana girdiğinden beri hiç ellenmemiş, öylece duran pijamaların üstüne koydum kafamı. Oldukça güzel kokuyorlardı.

Belki bana öyle geliyordu, belki kıyafetlerin üstündeki koku çoktan havaya karışmıştı fakat ben hala onun kokusunu alıyordum, belki.

"Seni özleyeceğim." Göz yaşlarımı yavaşça silerek yataktan kalktım. Ağlamanın sırası değildi. Onu son bir kez bile görememek içimi kemiriyordu. Korkuyordum, yapamayacağımdan korkuyordum.

Kralın güvenini nasıl kazanabilirdim ki ben, o kadar nefret ederken nasıl onun oğlu gibi davranabilirdim. Kendimi kaptırıp meleğimi unutmaktan korkuyordum. Amacımdan sapıp her şeyi mahvetmekten korkuyordum.

Başaramamaktan korkuyordum. Önümde uzun yıllar olsa bile şimdiden bunlar içimi yiyordu. Benden istediği son şeyi gerçekleştiremezsem karşısına nasıl çıkacağım duygusu öldürüyordu.

Delirmekten korkuyordum, onu bir daha asla görememekten korkuyordum. Kocaman aynadan kendime baktım. Kötü mü gözüküyordum? Zorla gülümsedim.
Gülümsemem kahkahaya dönüşmüştü.

"Pfft! Hahah!" Bir yandan ellerimi birbirine vuruyor bir yandanda kahkaha atıyordum. "Neler oluyor ya! Cehennem'in içindeyim sanki.. tanrı zekamı ölçüyor olsa gerek." Gülmeyi kestim.

Ne yapıyordum? Herkes dışarıda bir şeyler için uğraşırken ben burada ne yapıyordum.. Gözlerimi masanın üstündeki kitaba diktim. Kitabın sonunu öğrenmem için okumamı söylemişti.

Okumadım, belki daha sonra okurdum. Son zaten belliydi. Bu kitabın sonunu öğrensem ne olurdu? Burada daha fazla duramayacağımı anlamıştım. Dışarı çıkıp işlerin nasıl gittiğine bakmalıydım.

Odayı terk edip hemen yakamdaki cep saatini elime aldım. Saat oldukça yaklaşmıştı adımlarımı hızlandırdım. Bütün halkın şimdiden köy meydanında toplandığını tahmin edebiliyordum.

Sarayın açık kapısına ulaştığımda gördüğüm görüntüyü kesinleştirmek için ellerimi uzattım. "Ah, yağmur başlamış.." soğuk sesim ile konuştuktan sonra hizmetlinin tuttuğu şemsiyeyi aldım ve açtım. Siyah şemsiyenin altına girip yağmurun altında yürümeye başladım.

Uzun zamandır yağmur yağmıyordu, yağmasına sevinmiştim. Yağmur bereket derler. Adımlarımı durdurarak etrafta koşturan insanları ve köye doğru yola çıkan at arabalarını izledim. 

Nereye dönsem anılarımız aklıma geliyordu. Daha mutlu bitebilirdi. Biraz daha dikkatli olsaydım. Biraz daha dikkatli olsaydım bu kadar uğraşmak zorunda kalmazdık.

Aklımdaki pişmanlık duygusunu hiçbir türlü yok edemiyordum. Hata yapmak istememiştim, hala da istemiyordum. Asla, bir kere daha hata yapmayacaktım.

İki yıl, üç yıl, gerekirse dört hatta beş yıl. Dişimi sıkacak ve bu krallığın başına oturacaktım. Her şey daha güzel olacaktı. Hata diye bir şey olmayacaktı.

"Hyunjin?" Yanıma gelen siyahlar içindeki Eunji'ye baktım. "Her şey tamam.." gülümseyerek sırtımı okşadı.
"Daha fazla üzülme, biz elimizden geleni yaptık. Bunun bir geri dönüşü yok."

Yağmurdan saçları ıslanmıştı. Onu yanıma çekerek daha fazla yağmurun altında kalmasını engellemiştim. "Onun arabası çoktan köy meydanına varmıştır.. Herkes arabalara binmeye başladı. Sen idamı.. izlemeye gitmeyecek misin?"

"O görüntüye nasıl dayanabilirim ki?"
Kafasını yavaşça salladı. Saçmaladığını farketmiş gibiydi. "Belki her şeyden emin olmak istersin diye düşündüm.."

Derin bir nefes bıraktım. "Beraber kar topu oynadığımız günü hatırlıyor musun? O kadar çok mutluydu ki. İlk defa karın tadını çıkardığı için çok mutluydu. İlk defa arkadaş ortamında olduğu için çok mutluydu."

"Evet, farketmiştim." Öyle samimi gülen yüzünü görmeyeli olmuştu. Zindana atıldıktan sonra bana sunduğu burkuk, yapmacık gülümseme pekte güzel değildi.

Duyduğumuz güçlü siren sesi ile derin bir nefes verdim. Üstümüzdeki şemsiyeyi indirerek yağmur damlalarının yüzüme nazikçe düşmesine izin verdim.

"Artık özgürsün, meleğim."

Yazariniz uzun uzun bir final yazmaya gidiyor 👍🏻 (yazdi bile)

𝐩𝐫𝐞𝐭𝐭𝐲 𝐩𝐫𝐢𝐧𝐜𝐞' 𝐡𝐲𝐮𝐧𝐥𝐢𝐱Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt