3

234 56 15
                                    



Bir yaz zamanında ayaklarımızı duvara yaslamış yerde uzanırken, Minseok'la sıkıntıdan birbirimizi boğacak hallerdeydik. O zamanlar yaz tatili olduğu için Yixing tatil için Çin'e gitmişti. Bu yüzden bir ikimiz kalmıştık. Minseok elindeki yelpazeyle yüzünü yellerken bana, hayatımda ilk kez ne zaman kırıldığımı sormuştu. Bunu sormasını o zamanlar  garipsesem de ona, doğduğum an diye cevaplamıştım. Minseok cevabıma, ucuz edebiyat yapma bana, diye söylerken gerçekten de komik bir cevap verdiğimi fark etmiştim. Fakat o zamanlar bunu Minseok'a çaktırmayıp, ensesine bir tane geçirdiğimde, bir dinle beni, diye uyarmıştım.

Annemin anlattığına göre, annem hamileliğinin son demlerini yaşarken, babam memleketine, annesinin ve babasının yanına gitmişti. Zaten doğmama çok az kaldığı için babam gittikten birkaç gün sonra annem beni doğurmuştu. Bir başınaydı ve birkaç tanıdığında başka kimse yoktu. Hatta o zaman doktor, anneme acır gözlerle bakıp kimsen yok mu senin? diye sormuş. Annem bu cümlenin çok ağrına gittiğini söylerdi. Ben doğduğumda doğal olarak haber babamın kulağına da gitmişti. Annem beklemiş ki babam hemen döner ve yanımıza gelir. Babam gelmemişti. Bilemiyorum belki de bir çocuğunun olması onu pek de çok heyecanlandırmamıştı. Beni boş verdim peki ya eşi? Eşini hiç mi düşünmemişti? Babam, ben doğduktan tam bir hafta sonra gelmişti. Tabi o zamanlar sadece derdim yemek yemek, altıma yapmak ve bas bas bağırmak olduğu için çok da umursadığım söylenemezdi.

Annemin bunu bana anlattığı zamanı hatırlayamıyordum. Belki ilkokul veya ortaokuldaydım. Sadece çok şaşırdığımı ve kırıldığım aklımdaydı. Bazen kendi kendime keşke annem anlatmasaydı derdim. Annemin ve babamın beni heyecanla beklediği bir doğum hikayemin olduğunu hayal etmiştim fakat babam bu hayalime koca bir çarpı atmış ve sadece hayalden ibaret hâle getirmişti. Bazen her şeyi bilmemek gerekiyordu, bilmediğimizle kalmak en iyisiydi. Bunu çok iyi öğrenmiştim. Bunu babam bana doğar doğmaz öğretmişti.

Doğumumda yanımda olmadığı gibi hiçbir doğum günümde de yanımda olmamıştı. Onunla bir tane pastamı üflediğimi bile hatırlamıyordum. Doğum günü fotoğraflarımda hep annem ve ben vardım, babam yoktu. Klasik olarak iş gezileri veya çok çalışma diyebilirdim fakat öyle değildi. Babam ya dışarda dolanır ya da arkadaşlarıyla otururdu. Akşam doğum günüm bitip herkes dağıldığında babam eve gelir ve bana aldığı hediyeyi verirdi. O, hediyeyi verip yanaklarımdan öptüğünde tüm kırgınlığım uçup gider, mutlu şekilde yatağıma girerdim. Babamın neden hiçbir zaman benimle doğum günümü kutladığını öğrenememiştim.

Hayatımın devamında da elbet ki kırgınlıklar yaşamaya devam etmiştim. Kim kırgınlık yaşamıyordu ki? Belki muhabbet kuşları? Ama bence onlarla da muhabbet etmezsek kırılırlardı. Adı üstünde muhabbet kuşlarıydı adı ve belki de onlarla konuşmadığımız için ciyak ciyak ötüyorlardı.

Kırgınlıklar, kırgınlıklar. Her kırgınlığım sonunda sorun değil diyerek güler ve hayatıma devam etmeye çalışırdım. Bunların birikip birikip koca bir dağ oluşturduğunun da farkındaydım. İşte şimdi de böyle yapıyordum. Yere uzanmış, ayaklarımı duvara doğru kaldırmışken kendi kendime, sorun değil sorun değil, diyordum. Sehun'un beni görmek istememesi sorun değildi, benimle oturmak istememesi sorun değildi, beni kırması sorun değildi.

Odamın bir köşesinde oturan Yixing'in konuşmasıyla, daldığım düşüncelerden çıktım.  "Hadi ama Jongin çok abartmıyor musun?" Minseok ise odanın diğer bir ucundan Yixing'e kalemlik fırlattı.

"Doğru söylüyorum ama. Hem nerden bileceğiz ki bilerek yaptığını? Belki de arkadaşı sonradan, gelmeyeceğini falan mesaj olarak atmıştır."

Sıkıntıyla oflayıp "Sanki hiç düşünmedim o ihtimali." dedim. Aklımdan binlerce ihtimal geçmişti. Her birinde kendimi biraz daha az kıracak bir ihtimal aramıştım ama yoktu. Her türlü beni yanında istememişti, her türlü beni görmezden gelmişti ve arkadaşı sonradan gelmeyeceğini mesaj atmış olsa bile akşama kadar rahat rahat o masada oturup dersini çalışmıştı. Ayrıca hiç de bir arkadaşını bekler gibi bir hâli yoktu. Bunu Yixing'e bin defa söylesem de kabul etmiyordu.

sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin