2.0

1K 60 51
                                    

"Eclal Görkem ! Başını masadan kaldır." Uyuşuk bir ifadeyle hocaya baktım. Artık yüz ifadem nasılsa hoca bir anlık şoka girmiş, kaşları havalanmıştı. 2 haftadan sonra dün gece ilk defa Efe'ye yazmıştım. Her zamanki ters cevaplarıydı. Ama nedense bu kalbimi kırmıştı. Bir buçuk aydan fazla bir süredir konuşuyorduk. Hiç mi alışmamıştı benimle konuşmaya ?

Salaksın.

Biliyorum iç ses. Salak bir aşığım. Neden ve nasıl ona bu kadar aşık oldum bilmiyorum. Kurtulmak çok zor. Sen de biliyorsun. Sen bensin !

İç çektim. Ellerimle yüzümü kapattım. Birkaç saniye sonra ellerimi yüzümden çekerek hocaya baktım. "Çıkabilir miyim ?" Diye sordum. Çatallaşmış sesimle bozuk motor sesi çıkarmıştım. Hoca gözlerini kısarak beni süzdü. Biraz sonra şu sınıftan çıkmak konusundakı tüm umutlarım kaybolmuştu ki hoca beni şaşırttı.

"Tamam. Çık. Ama çabuk gel. Dersin büyük bir kısmını uyudun zaten." memnuniyetsiz ifadeyle bana baktı. Kalkıp sınıftan çıktım. Direkt tuvalete yürüdüm. Yüzümü yıkadım. Soğuk su yüzüme çarpıp içimi bir anlığına titretsede kendime getirmişti.

Ellerimi lavabonun kenarlarına dayadım ve aynadan kendime, yıkılmış yüz ifademe, morarmış göz altlarıma, bozulmuş saçlarıma baktım. Normalde makyajsız hiç bir yere gitmeyecek olan ben bu gün makyaj bile yapmamıştım.

Efe, senin de vaktin gelecek. İntikamım sert olmasa da acı olacak. Seni sündüreceğim. Nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok ama bir çok şeyi yapacağım gibi bunu da yapacağım.

Az laf, çok iş. Hep boş konuşuyorsun. Öyle yapacağım böyle yapacağım. Ortada bir bok yok.

İç sesim bile benim tarafımda değildi. Efe'nin tarafında desem o hiç değil. İç sesin de manyağı beni bulmuştu işte. En salağından ve en kezbanından.

Ellerimle saçlarımı şekillendirmeye çalıştım. Ama şu saç hayatta şekil almazdı. Oysa ki saçımı sabah çıktığımda zar zor olsa da taramıştım. Ofladım. Hep aksilikler beni buluyordu. Hayatımın en büyük aksiliği ise iç sesimdi.

Hah. Ben olmasam kim bilir ne durumda olurdum şimdi.

Göz devirdim ve ellerimi 5. kez yıkayarak tuvaletten çıktım. O lanet bakteri ocağından olmayan bir virüs bile kapa bilirdim. Bizi kör yapabilen bir virüs mesela. Beni sevmeyen her kese bulaşsın. Mesela Efe. En çok ona  bulaşsındı. Adı da şey olsun. Körona. Hah işte tam  1 milyar insana yayılabilecek bir virüse yakışan isim.

Muhteşem ve asla gerçekleşemeyecek olan hayal gücüme güldüm. Sınıfıma yürümeye başldım. Hırkamın cebinden telefonumu çıkardım. Sadece 8 dakika sonra zil çalacaktı. Bu kafa, hem saç olarak hem duygu olarak bu kafayla ders dinleyemezdim zaten. Kızın kafasında bir kuş yuvası var diye dalga malzemesi olurdum. Mazallah.

Tek sorun saçın zaten.

Sus sen. Bok böceği seni. Erkek Eclal. Erkek olsan anca bu kadar çekilmezsin. Anca bu kadar pislik olursun. Çünkü nayif ruhum anca bu kadar pislik ola bilir.

İç sesimin cevap vermesini beklemeden merdivenlere doğru yürüdüm. Hızlıca merdivenleri inip bahçeye çıktım. Direkt okulun arkasına doğru yürüdüm. Özel alanımıza vardım. Renkli minderlerle süslediğimiz banka oturdum. Öyle bank falan dediğime bakmayın onun bir adı vardı. Süslü.

Ne ? 11. sınıf ergenlerinden ancak bu kadar yaratıcılık çıkabilirdi. Onu da zorla sıka sıka.

Kendimi banka attım. Yani gerçekten attım. Sanırım artık bir popom yok. Bilmiyorum. Akşam banyoda varlığıyla yokluğunun savaşı bitecek sanırım. Umarım düzgün ve kıvrımlı popom hayata benden önce veda etmezdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İSTASYON | TEXTİNGWhere stories live. Discover now