Kuğu

2.5K 142 197
                                    


Karşısında altındaki mini şortla pratik yapan beyaz çocuğu izlemeye daldı. Özenle yaratılmış bir hali vardı. Beyazımsı saçları, beyaz kirpikleri, yüzünün belli bir kısmını kapsayan çilleriyle tamamen bir meleği andırıyordu. Gözlerini kapatmış sağdan sola gidiyor bazen de kendi etrafında dönüyordu. Evreni oluşturan ana etmen kendisi gibiydi. Lee Felix güneşi andırıyordu changbine. Keza kendisi de son bir aydır bu güneşin yörüngesinden kopamıyordu. Kendini ona o kadar kaptırmıştı ki dönüşü olmayan bir yola girdiğini hissediyordu. Burası okulun ortak alanı olduğu için tüm sanat öğrencileri burda pratik yapabiliyordu. Haliyle etraf kalabalıktı. Ama beyaz kuğuyu ne zaman görse yanlız dans ederdi. Ona kuğu demeyi huy edinmişti. Etraftaki insanlardan kıskanıyordu onu ama daha kendinin cesareti yoktu. Son kez dönüyor olduğunu biliyordu. Bundan sonra gözlerini açacak etrafta gözlerini gezdirecekti. Sonra bıraktığı çantasına ilerleyip soyunma odalarına gidecekti. Dediği gibi olmuş felix soyunma odasına gitmişti. Ensesine vurulan ellerle arkasını döndü.

'Yine nereye daldın amınakoduğum'

Anlamsız gözlerle bakarken yanlarından geçip giden felixin yüzündeki alttan gülümsemeyi görmüştü. Tekrar dalarken dürtüldüğünü hissetti.

'Hey! Sana diyorum.'

Dönüp sinirli sinirli arkadaşına bakmış,içten bir of çekmişti.

"Ananın amına daldım orospu, iki dakka izletmiyorsun."

Karşısından gülerek bakan jisunga sinir olmuş oturduğu yerden kalkarken pratikleri için ısınmaya başlamıştı. Kendisi ısınmayı tamamlarken jisung arada sırada uğraşmıştı ama bir süre sonra vazgeçmiş olacak ki işine odaklanmış dans ediyordu.

Bir iki saat kadar pratik yapmışlar. Sonunda toplu dersleri olan sanat tarihine girmek için dersliğe gitmişlerdi. Bu saçma dersi hangi dalda okursanız okuyun sanat okulundaysanız alıyordunuz. Sikten soktan bir durumdu. Dersi dinlemek yerine düşüncelerine daldı.

-Flashback-

Yağan yağmurun etkisiyle insanlar durmadan okulun içine koşuyordu. Cam kenarında dumanı tüten kahvesiyle dışarıyı izliyor arada sırada insanlara laf yapıyordu. Ortam kalabalıklaşınca burada oturmayı hiç istememiş elindeki kahveyle arka bahçeye yol almıştı.

Burada çok kullanılmayan eski taştan bir sahne vardı. Çok eski zamanlarda öğrenciler birleşerek yapmışlar okula ayrı bir hava katmasına neden olmuşlardı. Ama şimdilerde kimse buraya gelmiyordu. Hem de yağmurun etkisiyle kimse olmazdı herhalde. Sonunda sahnenin yakınlarına ulaştığında yağmur değmeyen yerlere bakındı. İstediğini bulduğunda çöktü.

Sahnenin tamamen boş olmasını bekliyordu aslında bu yüzden hiç dikkat etmemişti ama şuan bir çocuk üzerindeki kıyafetlerin ıslanmasını umursamadan dans ediyordu. Üzerinde günlük kıyafetleri olmasına rağmen gözüne kuğu gibi gözükmüştü. Çocuk bir sağa bir sola gidiyor. Tam tur dönüyordu. Gözlerini kapatmış hünerlerini sergiliyordu. O kadar  güzel dans ediyordu ki, insanı büyülüyor, adeta alıp götürüyordu.

Yağmur yağmış changbin izlemişti öylece. Ne oturduğu yerden kalkmış ne de gözünü çevirmişti. Sonunda çocuğun durduğunu fark ettiğinde hasta olacağından emin olduğu çocuğun yanına gitmiş fayda etmeyeceğini bilse de ceketini uzatmıştı.

Gözlerine bakan maviler onların altında parlayan çilleri beyaz kipriklerive o an gördüğü sayısız güzelliğin beden bulmuş halini saatlerce izlemek istemişti. Uzattığı ceketi çocuk almamış sadece bir gülümseme hediye ederek oradan uzaklaşmıştı.

Changbin kalbi delice atarken olduğu yerde kaldı. İlk defa böyle bir şey yaşıyordu ki uzun süredir yaşamında her hangi bir duygu yoktu. O karanlıktı, karanlığından da memnundu ama bu güneş hayatını değiştirmişti.

Albino 《ChangLix》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin