god's touch

1.1K 122 118
                                    


satır arası yorum🥺

hoseok'un sorusunu görmezden gelerek kapattığım gözlerimi yanımdaki boşlukla açmıştım.

hoseok gitmişti, bunda bir anlam çıkarmam gerekiyormuş gibi hissettim.

ne olursa olsun bir gün gideceğim hyung, diyordu sanki.

gitmene izin vermeyeceğim hoseok, gerekirse tanrıya karşı çıkacağım ve senin için yeni bir evren yaratacağım.

geride bıraktığım her şeyi yakmaya hazırım.

benim için öl desen, öleceğim hoseok.

ama yanımda seni de götüreceğim, senden ayrılmayacağım.

saplantılı düşünüyordum çünkü sana saplandım altın çocuk, bunun suçlusu sensin. senin güzelliğin, kibarlığın, hassaslığın.

her güzel şeyin bir kötü yanı vardır ve senin de var hoseok. sen aşkına, arzularına, kısacası hislerine sahip çıkabilecek bir çocuk değilsin, güçsüzsün.

ama önemli değil, ben her bir kirpiğin güçsüzce titrediğinde yanında olacağım ve sana güç vereceğim.

sen suran'a aşık değilsin, sen onun ailenin gözünde yarattığı etkiyle özgür kalmana aşıksın.

ama gelip desen ki,

hyung beni özgür kıl, seni çevreleyip zincirleyen her şeyi kırar atarım.

sen her suran'a gitmeye çalıştığında ayakların bana gelecek hoseok,

sana öyle bir dokundum ki,

son nefesini verene kadar unutamayacaksın,

bu yüzden her seferinde daha fazlası için bana geleceksin.

şimdi üzülmüyorum, gözyaşlarımı diğer günlerime saklıyorum. beni üzeceğin diğer günlere.

yataktan kalktığımda rahatsız yatağın vermiş olduğu sırt ağrımı hissettim. yerden topladığım kıyafetleri çantamın içine sokuşturup yedekte bulundurduğum kıyafetleri giydim.

telefonumu kontrol ettiğimde hoseok'tan kediyi ailesinin evine götürdüğüne dair bir mesaj vardı.

en azından küçük bir canavar bakmak zorunda değildim.

banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. dövmeleri yaptığım odaya girdiğimde jeongguk'u gördüm, temizlik yapıyordu. beni görünce gülümsedi.

"günaydın hyung. nasılsın?"

hoseok'suzum.

"iyi."

elindeki toz bezini bırakıp yanıma geldi.

"sana bir şey sorabilir miyim?"

bıkkın suratımla onayladım. jeongguk'un bir suçu yoktu ama yine de içimde sinir vardı işte. bu sinirimi altın çocuğumdan çıkaramazdım.

"bu sabah ben dükkanı açarken buradan çıkan çocuğun adı ne? sen dövme yaparken de görmüştüm."

acaba soruyu duymamış gibi mi yapsaydım, dün gece işe yaramıştı. jeongguk yüzüme beklentiyle bakmaya devam ederken cevapladım, amacını öğrenmeliydim.

"neden soruyorsun?"

elini ensesine atıp uzun saçlarını çekiştirdi.

"şey... merak ettim, belki tanışıp randevuya çıkabiliriz."

ink your whole body | sope✓Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang