'nine

185 23 15
                                    

Byeonggyu'nun evine vardıklarında, Sejeong, evin düzenli olduğuna şaşırdı.

Gayet modern düzenlenmişti.

Dükkandan çok uzak değildi, yine de biraz soluklanıp sıcak bir şeyler içtiler.

Salonda ve mutfakta Sejeong ile ilgili hiçbir şey yoktu.

Üst kata çıkıp fazla uzun sayılmayan bir koridora girdiklerinde, sağ duvardaki bir kapı dikkat çekiyordu. Evdeki tüm kapılardan farklı renkteydi ve üstünde çiçek detayları vardı.

Sejeong'un tahmin ettiği gibi o odanın önüne geldiklerinde Byeonggyu güldü.

"Benim odam değil, farklı bir oda. Sapık değilim."

Sejeong da gülünce genç oğlanın gözlerine baktı. Güven verici bakışları vardı.

Sanki, bu odaya girince tüm hatıralarını hatırlayacaktı. İçinde garip bir his vardı.

"Hazır mısın?"

Sejeong kafasını sallayıp Byeonggyu'nun kapıyı açmasını bekledi. Kapı açılınca yavaş adımlarla küçük odanın ortasına geldi.

Kafasını yerden kaldırıp tüm odada bakışlarını dolandırdı. Byeonggyu da kapıya yaslanmış onu izliyordu.

Oda gerçekten küçücük, kutu gibiydi.

Odadaki tek pencerenin olduğu duvarın önü oyuncaklar ve minik eşyalarla doluydu.

"İlişkimiz boyunca birbirimize aldığımız hediyelerden sadece bazıları, sadece bulabildiklerim."

Yan tarafına döndüğünde, küçük bir dolap gördü. Dolabın içi saatlerle, kolyelerle ve yüzüklerle doluydu.

"Benim sahip olduğum ve takmamı sevdiğin takılar var. Senden sonra hiç takamadım."

Dolabın yanında iki koltuklu bir bisiklet vardı. Şaşkınca kendisini izleyen gence döndü.

"Bunu sürdüğümü ve düştüğümü hatırlıyorum." derken gözleri kısıldı. Gülerek, "artık, beni düştüğüm yerden kaldırıp yaralarımı sardığını da hatırlıyorum." dedi.

Arkasındaki duvara döndüğünde, duvarın boylu boyunca fotoğraflarla kaplı olduğunu gördü. Bunlar çizim değildi, fotokopi alınmıştı.

Bir kaç fotoğrafı eline aldığında, bir yandan da başını tutuyordu. Yavaş yavaş ağrılar giriyordu başına, gözü kararıyordu.

Byeonggyu bunu fark edip olası tehlikeleri önlemek için Sejeong'un kollarından tuttu.

Böylece Sejeong, güvende hissedip ağrılara rağmen tüm fotoğraflara tek tek baktı.

Odadan çıktıklarında Byeonggyu onu kendi odasına götürdü.

"Burada seninle ilgili şeyler yok, olsaydı zaten dayanamazdım."

Sejeong hafifçe kafasını sallayıp kahverenginin hâkim olduğu odaya girdi.

Oda temizdi, her şey yerli yerindeydi. Koyu bir renge sahip olmasına rağmen pencereden içeri giren ışıklarla beraber, boğucu değildi.

Bir süre odadaki eşyaları inceledikten sonra odadan çıkmaya yeltendi.

Tam o sırada da kıyafet dolabının yanındaki, kendi boyuna yakın yükseklikte olan dolabın üstünde bir çizim buldu.

"Bu ne?"

"Çocukken çizdiğim ilk resim."

"Çok tatlı bu ama."

Sona doğru sesi kısılmıştı. Resmin altında bir şarkı sözünün yazılı olduğunu fark etmişti.

Şarkı tanıdık gelince birkaç kez içinden okudu. Sonunda hatırladığında Byeonggyu onu fark etmiş, resmi elinden almıştı.

"Önemli bir şey değil, hadi gidelim mutfağa. Acıkmışsındır."

"Hayır, o şarkıyı hatırlıyorum..."

Byeonggyu şaşırdı. O sırada uyuyor olması gerekiyordu.

"Hastanede, uyandığım gün. Henüz gözlerimi açamamıştım ama bilincim açılmıştı. Sen fark etmemiştin. Bu şarkıyı mırıldanıyordun bana."

Sejeong eline resmi tekrar alıp sözleri okudu devam etti.

"Senden hoşlanıyorum.
Her gün senin resmini yaptım,
Karanlık bir odada bile.
Sorun olmazsa, titreyen elimi, tutar mısın?"

Kafasını kaldırıp Byeonggyu'ya baktı.

"Hadi, bunu yapalım."

i doing your picture every day.﹕sejeong+byeong gyu ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin