14

4 1 0
                                    

Merhaba arkadaşlar...

Küçük bir internet sorunu sebebiyle dün yayımlamam gereken bölümü sizlerle paylaşamadım çok özür dileyerekten yeni bölümle sizleri baş başa bırakıyorum...

Mutlu ve iyi okumalar...

Lütfen yorum ve beğenilerinizi bana ulaştırmayı unutmayın :)



Ekrana baktığımda arayan kişi için 'BOŞLUK' yazıyordu. Boşluk mu? diye kendi kendime ekranda yazan kelimeye çatılmış kaşlarımla bakakaldım... 

****

Ben böyle bir kayıt yaptığımı hatırlamıyordum. Tedirgin bir şekilde 'efendim' dedim. Telefonun öbür ucunda Can'ın sesini duymak biraz olsun rahatlamama sebep olsa da 'Boşluk mu? Kendini böyle mi kaydettin telefonuma' dedim. 

Can keyifli bir sesle 'tanıştığımız ilk zamandan beri ben bu yaşıma kadar BOŞLUKTA yaşamışım. Hayatım şöyle boş böyle boş diye konuşan sen değil miydin? Bende bir espri olur aramızda diye düşünüp öyle kaydettim. Kabul et iyi olmuş' dedi güldüğünü benden saklamayarak.

'Kabul ediyorum iyi olmuş. Beni güldürmeyi başardın. Peki beni telefonuna ne olarak kaydettin zekâ küpü?'

'Klişelerden ayrılmak istemezdim. Baş belası, ukala ya da uyuz gibi şeyler yazmak isterdim fakat BOŞLUK bana da cazip geldi. Sonuçta senin BOŞLUKTA olan hayatının en önemli BOŞLUK kısımlarından biri de ben değil miyim? Aynısı haliyle benim hayatımda senin içinde geçerli' dedi. İkimizde birkaç saniye sessizce kaldık elimizde telefonlarla. Birbirimizin nefeslerini duymakla yetinirken 'bir şey mi olmuştu bu arada. Evimden ayrıldıktan hemen sonra aradığına göre hasretimden ölmek üzere misin Can Uluba.'

Gülerek 'Doğru bildin. Hatta birazdan kapına gelip Bihter Ziyagil gibi ölüyorum anlasana diyecek kıvamdayım. Şaka bir tarafa teşekkür etmek için aramıştım. Artık kavga etmek yerine konuşuyor olabildiğimiz için hem de beni camda yolcu ettiğin için. Annemden sonra unuttuğum bir şeyi hatırlattın bana' dedi.

'Bir kere bile kafanı kaldırmadan benim camda olduğumu nasıl anladın?'

'Her yerde gözüm vardır benim. Can Uluba olmak zor Duru hanım' dedi keyifli bir ses tonuyla.

'Çok ta mütevaziyiz maşallah. Şaka bir yana benimde annemden gelen bir alışkanlık babamı ve beni kapıdan gönderip cama koşardı. Biz gözden kaybolana kadar arkamızdan bakıp dua ederdi. Anlayacağın Cantürk ailesinin paket program uyguladığı genel bir hizmeti' dedim gülümseyerek. 'Ayrıca asıl benim sana teşekkür etmem lazım. Anlayışlı olmana, beni alttan almana ve daha yaptığın birçok şey için. Bir de bugün beni eve getirdiğin de seni öptüğüm için özür dilerim Can' dememle sanki karşımda duruyormuş gibi utanarak gözlerimi yere indirdim.

'Sen beni mi öptün ben neden hatırlamıyorum acaba. Hatırlamadığım şeyler için karşımdaki kişiden özür kabul etmem. Ama teşekkürünü aldım. Hadi yat dinlen biraz bende eve varmak üzereyim 2-3 saate görüşeceğiz nasılsa' diyerek telefonu gülüşerek kapattık.

Gözlerimi kendiliğimden açtığımda sanki saatlerce uyuyormuşum gibi iyi dinlenmiş olarak kalktım. Yatakta iki debelenip baş ucumdaki telefonuma elimi uzattım. Saat 11.20'ydi. Can'dan bir haber var mı diye baktım ama ne bir arama ne de bir mesaj vardı. Neyse sen hazırlanıp bekle Duru belki adam hala uyuyordur diye düşünerek en hızlısından bir duş almak için banyoya girdim.

****

2 saatlik uyku iyi gelmişti. Duştan çıkıp üzerime hafta içi takım elbiselerden fırsat kalmayıp giyemediğim açık renk bir kot üzerine de beyaz tişörtlerimden birini giydim. Yanıma da her ihtimale karşı siyah bir sivetşört aldım. Havalar bir iyi bir kötü arabada dursun her ihtimale karşı diye düşündüm. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı da giyince rahatlığın verdiği mutlulukla kendimi daha iyi hissettim. Malum kunduraların en kalitelisi bile bir spor ayakkabının rahatlığını veremiyordu. Masa da duran saat 11.40'ı gösteriyordu. Telefonuma baktığımda Duru'dan bir haber gelmeyince uyuyor mu acaba arasam mı diye ikilemde kalmıştım. Neyse bir babama bakayım da çıkmadan ararım diye düşünüp cüzdanını ve telefonunu alıp çıktı odadan Can.

'Baba günaydın kolay gelsin pazar günü de mi tıktın kendini çalışma odana.'

'Günaydın paşam. Eeee oğlum biz senin gibi sabaha karşı gelmiyoruz evimize. Hafta sonu planlarımız sizinki gibi sabahlara kadar devam etmediği için boş zamanlarımız bol o yüzden de işimizin başındayız' dedi tüm muzurluğuyla Can'a Münir Bey.

Can gülümseyerek babasının karşısına geçip oturdu. 'Eeee babacım zamanında hızlı yaşadığın günlere say. Birimizin çalışıp işleri yönetmesi gerekiyor tabi haklısın sende. Neyse seninle biraz daha atışmak isterdim ama çıkmam lazım. Dün geç gelmemin sebebine gelecek olursak Duru'ylaydım. Bizim çocuklarla mekandaydık. Korumalar Duru'nun bir mekânda doğum gününe gittiğini söyleyince eve gelmek yerine oraya geçtim. Yakın arkadaşı Buket var ya onunmuş doğum günü. Onlarla takıldık sonra da Duru'yu eve bıraktım. Bugün de kahvaltı için sözleştik. 12 gibi gelir alırsın beni dedi.'

'Bir saniye bir saniye sen bütün gece Duru'ylaydın ve şimdide kahvaltıya mı götüreceksin kızı. Allah'ım bu kulaklar neler duyuyor. Sen kaç ay görüşme kızla bir anda çık karşısına evinde sabahla. Hayırdır oğlum dün kendini unutacak kadar çok içtin galiba' dedi duyduklarına bir anlam vermeye çalışan Münir Bey.

'İllaki konuşup onunla karşı karşıya gelecektim zaten baba. O kadar zaman geçti zaten. Hem bir an önce şu evlilik muhabbetini de halletmemiz gerekiyor. Ha bu arada canın sıkılacak ama ben Duru'ya bu ikinci damat olayını anlatıp belgeleri göstermek zorunda kaldım. Malum yine damarı.......' Münir Bey'in keyfi kaçmıştı. Can'ın sözünü kesip sinirli bir ses tonuyla 'Can bu durumu konuşmuştuk seninle. Duru'nun hiçbir işten haberi olmayacak o kız olayların dışında kalacak demiştim sana.'

'Baba dinle bir beni. Eve gidince konuşmaya başladık tabi Duru'yu biliyorsun atarlı. Bende durmayınca tabi atıştık baya. Evlilik iptal benim tek istediğim maldan mülkten beni kurtar diye başlayınca bende bütün gerçekleri söyledim ona. Zaten aramızda hallettik bu hafta için de işlemlere başlayacağız. Tatlıya bağlandı olay merak etme sen.'

'Merak etme demekle olmuyor bu işler Can. Anlıyorum senin de hayatının altını üstüne getirdim. Tanımadığın bir kızla zoraki evlenmeni istiyorum. Küçüklüğünden beri hayatına müdahale etmemişim gibi şimdi de kalbine sevmen gereken kızı sokarak sana hala karışıyorum. Ama oğlum senden başka güvenebileceğim başka biri yok bu hayatta. Duru iyi kız belli ne söylüyorsa da ağzında her şey. 3 ay onunla aynı evde kaldık bir gün bana karşı terbiyesizce bir hareketini görmedim. Tatlı dilli annen gibi huyu suyu çok güzel. Ama bunca zaman dedesinin pis işlerine dahil olmak zorunda kalmış zaten. Bizim yanımızda rahat etmesini istiyorum. Seninle her tartışmasının sonunda ona olayların iç yüzünü anlatamazsın bunu aklından çıkarma. İşler hakkında ne kadar az bilgiye sahip olursa sizin geleceğiniz için o kadar iyi olur. Annen gibi gözü kara biri ileride bir sorun olduğunda öne atılmaması lazım.'

Can ayağa kalkıp 'haklısın baba bir daha böyle bir hata yapmam. Ben gideyim şimdi saat 12 zaten. Haberleşiriz' diyerek odadan çıkacağı zaman Münir Bey'in 'özür dilerim oğlum her şey için' demesiyle olduğu yerde birkaç saniye kaldı. Arkasını dönmeden 'özür dileme baba sen kendine iyi bak yanımda ol her zaman o bana yeter' deyip odadan çıktı. Arabaya binmeden Duru'yu aramak için telefonunu cebinden çıkarıp rehberde 'BOŞLUK' yazan numaraya bastı. Yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu. Sonuna kadar çaldırmıştı ama açan olmadı. Uyuyor mu diye düşünürken neyse gidip bir bakayım en iyisi ben diyerek arabasına binip yola çıktı.

****

Duştan çıktığı gibi açık renk bir kot üzerine de beyaz bir tişört giydi Duru. Saçlarını kurutup kendi haline bıraktı. Ayağına beyaz spor ayakkabıları da giyip kol çantasını da hazırlayıp telefonunu eline aldı. Can'dan hala bir haber yoktu. Arasa mıydı acaba? Belki de uyuyordur. Hem saat daha 11.50 biraz daha bekleyeyim ararım sonra diye düşünerek makyaj masasına oturdu. Yüzüne bir iki şey sürüp takılarını da takıp hazır olduğuna emin olarak kalktı oturduğu pufun üzerinden. Tam o sırada zilin sesini duydu. Kendi kendine gelirken arayacağını söylemişti diye düşünürken kapıyı açmak için koridorda ilerledi. Kapıdaki kilitle oynanma sesini duyduğunda olduğu yerde kaldı. Birisi kapıyı açmak için kilitle oynuyordu. Endişelenerek parmak uçlarına basarak kapının deliğinden baktı. Karşısında Can boylarında kumral fazlaca iri bir adamın kapısını kurcaladığını gördü. Korkarak 'kimsiniz' diye seslendi yüksek çıkardığı sesiyle kapının diğer ucundaki adama. Adamın tok ve kendinden emin çıkan sesiyle daha da irkildi Duru 'sen kimsin asıl...'

BOŞLUKTA...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin