stüdyo

3K 317 262
                                    

Anlık gelen zayıflıkların doğurduğu tek sonuç kesinlikle pişman oluşumdu.

Taehyung kafasına eseni yapan ve çekincesi olmayan rahat bir tipti. Dünkü tavırları da bunun en büyük örneği sayılırdı.

Ben ise kendime belirlediğim sınırların dışına kolay kolay çıkmazdım. Hayal kırıklığı gibi gereksiz duygulara karşı aldığım en büyük tedbir, kendi dünyama hapsolmaktı.

Yalnızlık ne kadar zararlıysa, bir o kadar yararlı geliyordu bu durumda. İnsanlara sinirlerimi bozacak mekanı tanımadığım için rahattım.

Can sıkıcı birkaç ayrıntı yüzünden çekimlerde istediğim verimi tutturamamıştım bugün. Genelde kafamın neye takıldığından haberim olmazdı. Gereksiz düşünceler ile kavrulsa bile iş temposu sayesinde daha ne yaşadığımı anlayamadan her şeyi unutmuş olurdum. Bu hayatımdaki en büyük artılarımdan biri sayılırdı.

Şimdi ise geriye attığımı düşündüğüm karmaşıklığın tekrar en ortasında buldum kendimi. Sebebi ise belliydi.

Kim Taehyung.

Odada yaptığımız konuşma ve temaslar aramızdaki sınırın aşıldığı ilk andı. Kameralar ya da ne yapmamız gerektiğini söyleyen bir yönetmen yoktu.

Senaryomuzu yazan eller, ellerimi tuttu o an.

Başrol olan dudakları öpücüklerini konuşturdu.

Anı yaşarken hissettiklerim düşünürken uğramadı bedenime. Taehyung sadece tek günde öyle ikilemler yaratmıştı ki, duyguları düşünmeden yaşayan bir insan olarak ne yapacağımı şaşırmıştım. Kafamı karıştıran adam ile iş gereği temas yapmak zorunda olmak ise bu durumda daha çok eksilere oynamamı sağlıyordu.

Girdiğim düşünce savaşlarını kenara kaldırmayı umarak saate baktım. Gece yarısı olmasına dakikalar kalmıştı. İlk defa bir sahne için bu kadar fazla vakit harcamış olmamız beni nasıl hissettirmeli emin olamadığımdan soruyu kendi kafamda es geçtim, sadece eve gitmek istiyordum.

Jongin'den gelen mesaj ile yayıldığım koltukta toparladım bedenimi. Üzerimi değiştirdiğim gibi kendimi buraya atmıştım. Ruhsal ve fiziksel olarak fazla efor sarfettiğim bir gündü, tembellik yapmayı hak ediyordum bu yüzden.

Sabahki ceketimi giyip karavandan çıktım. O sırada çekimlerinin bitmiş olduğunu tahmin ettiğim Taehyung bana doğru adımlıyordu. Yanlış.

Attığı yan bakışın ardından biraz önce çıktığım karavana girip kapısını kapattı. Birkaç saniye idrak edemedim olanı. Düşünceleri zerre umrumda değildi fakat sabah beni odaya çekip sarılan kendisi değilmiş gibi davranması zaten bozuk olan kafamı daha da kaynatıyordu. Dengesiz hareketlerinin kurbanı olmaya yatkın bir adam değildim.

Yaklaşık bir dakika kadar kaldım orada. Kendime geldiğimde geçen saniyelerde ne düşündüğüm boşluktan farksızdı. Hatırlamıyordum, zorlamadım da kendimi.

Sonrasında Jongin ile beraber setten ayrılmıştım.

P R O M A J A

"Kardeşinin adı neydi?"

"Yeonjun." Önümdeki kadehleri doldururken cevapladım Jongin'in sorusunu. Anlık karar ile bizim evde içmeye karar vermiştik. Gece şimdi biraz daha yararlı geçiyor denebilirdi.

"Benden hala haz etmiyor." Önüne doğru kaydırdığım kadehi yakalamadan önce, söylediği cümleye karşılık güldüm. Yeonjun çevremden kimseyi sevmezdi. Benim açımdan şaşırtıcı bir durum değildi bu yüzden. "Herkese böyle. Çok takılma."

promaja, vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin