5

814 67 68
                                    

Dört yıl önce:

"Neden size geliyim ki?"

"Gel işte." o beni çekiştirirken başka kelime edemedim. Bizi öteki evlerden biraz uzakta. Tepenin üzerinde iki katlı bir eve götürmüştü. Kapıyı çalıp heyecanla bağırdı. "Mito-san ben geldim." Turuncu saçlı ve Gon'la aynı göz rengine sahip bir kadın bize kapıyı açtı. Kadın beni biraz süzdü. Sonrada kapının önünde çekilip

"İçeri geçsenize."dedi ve gülümsedi. Garipsememişti benim bu halimi. Gon beni içeri çekti. Tatlı minik bir ev gibi duruyordu burası. "Büyük anne Gon ilk defa arkadaşını getirmiş eve. Gelsene." Arkadaş? Gon benim arkadaşım mı? Arka odadan gözleri pek iyi görmediğinin kanısına vardığım bir kadın çıktı.

"Hoşgeldiniz."dedi bize.

"Mito-san Killua'ya benim kıyafetlerimden verebilir miyiz? Bi de öğle yemeği yesek olur mu?" Ben Gon'a anlamayarak baktım. Daha iki dakika önce tanıştığı çocuğu buraya neden getirmişti ki evine?

"O zaman ilk önce banyoya." Gon tekrardan kolumu çekmeye başladı. Banyoya girer girmez üzerimdeki tişörtü çekip çıkardı. Küvete su doldururken kendi de üstünü çıkardı. Suyu kapatıp küvete girerken bana baktı.

"Gelmiyor musun?"

"Bunu neden yapıyorsun?" Sorumun üstüne Gon kafasını eğdi.

"Benim daha önce hiç arkadaşım olmadı. Sanırım seni kendime benzettim. O yüzden yardım etmek arkadaşın olmak istiyorum. Ne ben yalnız kalmak istiyorum ne de seni yalnız bırakmak istiyorum. Benim arkadaşım olur musun?" Cümlesi üzerine onun parıldayan gözlerine baktım. Bu gözler benim reddebileceğim gözler değildi. Küvete doğru yürüdüm. Suyun içine girip oturdum. Bir şey söylememe gerek yoktu. Gon bu hareketimin evet demek olduğunu anladı ve neşeli bir şekilde tekrardan güldü.

***

Günümüz:

"Bir süre ayrı takılalım Gon." Elimle ağzını kapattığım için cevap vermek istediği için elimi çekmeye çalıştı fakat ona izin vermedim. Onun ağzını daha sıkı kapatıp sesimi yükselttim. "Lütfen!" Sesim yalvarıyor gibi çıkıyordu. Gözlerimi kapattım çünkü onun şu anki yüzünü göremezdim. Özür dilerim demek istedim ama bunu diyemedim. Gon sakince üstümden kalktı. Yemek kutusunu aldı. Yavaşça çatıdan okulun kapısına doğru yürürken bakmamam gerektiğini bilsem de gözlerimi açtım. Kapıdan çıkmadan önceki yüz ifadesi...hayal kırıklığına uğramıştı. Veya acımıştı bana. Ne demek istediğimi bilemiyorum ama hoşuma gitmediğini biliyorum. Gon. Sana dur diyebilmek isterdim ama bu şu an için imkansız. Özür dilerim.

Gon çatını kapısını kapatır kapatmaz göz yaşları arasında boğulmaya başladım. Onun ağzını kapattığım elimle kendi ağzımı kapattım. Zil çalıncaya kadar çöktüğüm yerden kalkmadan öylece pişmanlık duydum. Zil çaldığında gözlerimi silip tellerden aşağıya baktım. Kızarık gözlerimin geçmesini bekledikten sonra sınıfa gittim.

Gon arkadaşlarıyla beraber şakalaşıp gülerken ben de hiçbirşey olmamış gibi sırama geçtim ve dersin başlamasını bekledim.

Okul çıkışı eve gitmek için kapıya yürürken aklıma dün verdiğim söz geldi. Acaba gitmeli miydim? Kısa bir düşünmenin ardından gitmenin salaklık olucağını anladım. Öğlen söylediğim şeylerden sonra sanki söylememişim gibi gidip onu bekleyecek miydim? Hayır bunu yapamazdım. O yüzden eve doğru yürümeye başladım.

.

Yaklaşık iki ay. İki aydır ne Gon'la eve gidiyordum ne ona selam veriyordum ne de onunla tek kelime etmiştim. Yorgundum. Neden bilmiyorum. Üzgün, yorgun, bitik, hayattan bezmiş hissediyordum kendimi. Sırama oturdum. Önümdeki arkadaşlarım bana günaydın derken onlara sadece kafa salladım. Ardından önümde çocuğa biraz yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadım.

"Hey İkalgo. Bi kaç ay önce demiştin ya. Sizin hakkınızda dedikodu var diye. Onlar bitti mi?" İkalgo yüzüme bakıp morarmış gözlerimi inceledi. Sonra da iç çekti.

"Dostum dedikodular bitti ama onun yanında sen de bittin. Normalden daha kötü gözüktüğünün farkında değil misin?"

"Ya iyiyim ben."

"Bilsem sana söylemezdim bunu. İki aydır en fazla 10 saat uyuduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam."

"Abartıyorsunuz."

"Bence Gon'u kendinden uzaklaştırman yanlış bir karar olabilir." Hızla parmağımı kendi dudaklarıma götürdüm

"Şşşşşşşşşt." Diye fısıltıyla bağırdım. "Çok sesli konuşuyorsun."

"Haberin olmayabilir ama Gon da kötü durumda. O kadar çalışıp iyi oynarken öteki okullardaki maçlarda batırmış. O yüzden yedek oyunculara alınmış haberin yok mu?" Şaşırdığımı fazla belli etmeyerek Gon'a baktım göz ucuyla. "Demek haberin yok. Bence onunla tekrardan konuşmalısın."

"Bunu yapamam."

"Neden?"

"Ya tekrardan bir şeyler çıkarsa ve bu sefer Gon'un kulağına giderse."

"Gitmez. Ve çıkmaz da. Sonuçta ikinizin de başarısı azaldı değil mi? İnsanların gözüne artık batmıyorsunuz. Üstelik ben sana dikkat et dedim ilişkini kes demedim."

"Hayır onunla konuşmayacağım."

"İnatçı keçi." İkalgo sinirle arkasını dönerken ben de sıramda geriye yaslandım. Fakat aklıma takılmıştı. Konuşmalı mıydım? Kafamı Gon'a çevirip bakmamak için zor tuttum. Ona kafamı çevirerek bakmama gibi bir şansım vardı fakat duymamak için yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Kulaklarımda kahkahaları yankılanırken hoca sınıfa girdi ve ders başladı.

***

İyi Misin? - GonKilluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin