Bölüm 14 -İtiraf-

948 81 18
                                    

Beyza'dan

Merihle beraber kimseye bir şey demeden çıkmıştık. Eve ulaşmamıza çok az kalmıştı. İçimde tuhaf bir duygu vardı anlam veremediğim. Siz buna korku veya endişe diyebilirsiniz.

Evin önüne gelmiştik uzun zamandır ne içeri girmiş ne buradan geçmiştim. Çantamdan anahtarı çıkardım. Elim titriyordu gözlerim dolunca buğulu görmeye başladım her yeri. Anahtarı Merihe uzattım. Kapıyı açtı.

"Tam olarak ne tarz bir şey arıyoruz?"

"Çatı katında tüm eşyalar sandıklar falan bir şey varsa oradadır." Boğazım düğümlenmişti tüm anılarım gözümün önünden geçiyordu. En sonda annemin ölümü...

Merdivenlerden yukarı çıktım. Merihin arkamdan geldiğini biliyordum. Önce odama girdim.

"Duvardaki el izleri... annem ve benim ba-babam o gün çok kızmıştı."

"Ayla hadi bu cadı çocuk sende mi çocuksun!" O gün dedikleri aklımdan bir bir geçiyordu sonra kavga büyümüştü babamın sırasız hakaretleri...

Dolabı açtığımda o çantanın durduğunu ve tozlandığını gördüm. Çantayı görmemle ağlamam daha da şiddetlendi. Kavganın sonunu bekleyip sonra da annemin yaralarını sarmaya giderdim. Ağlardı, ağlama derdim ağlamıyorum ki oyunun tadı olsun diye ağlıyorum derdi.

Merih kollarını bana dolamıştı ona doğru dönüp sarıldım. "Ne düşündün bilmiyorum ne yaşadın da aklına geldi bilmiyorum ama ben seni iy-" cümlesini tamamlamamıştı. Yüzüne doğru baktım. "Dediklerini tamamlamadın?" Hiç bir şey demedi. Kolları arasından çıktım.

"Her gördüğüm şeyde ağlarsam bugün hayatta bulamayız onun için hemen çatı katına çıkalım bence."

"Örümcek falan çıkmasın?"

"Ya sus çağırma öyle diye diye."

Başka bir şeye bakmamak için hızlıca çatı katına çıktım. Anahtarla kapıyı açtım. Bir kaç adım ilerledim duyduğum gıcırtı benzeri ses neredeyse yüreğime iniyordu ama kapı sesiydi.

"Şimdi gizli bir şey olsa herkesin aklına gelmeyecek bir yere saklarım ben."

"Ama bir polisiye romanında okumuştum en gizemli yer herkesin ilk aklına gelen yerdir diye." Merihe doğru döndüm aslında mantıken haklıydı.

"Doğru demiş o zaman sen buralara bak bir merdiven vardı burada bir yerde şuradan bunun da üstüne çıkılıyor."

"Bu tahtalara pek güvenme bence." Merdiveni çıkardım ve sabitledim.

"Bu çürük Beyza düşersin." Dinlemedim ve çıkmaya çalıştım. Son basamağa doğru o kapağı açmakla uğraşırken dengemi kaybettim. Son anda dengemi sağlamaya çalışırken ayağımın üstüne düştüm.

"Ne dedim ben."

"Şuradaki kağıt ne? Merih arkana düştü onu versene." Ayağımın acısını umursamadan kağıdı aldım üzerinde 'Güzeller güzeli kızıma öncelikle bana hak vereceksin inan' şok olmuş gözlerle elimdeki mektuba bakıyordum. Ayağa kalkmaya çalıştım ama ayağım müsade vermedi.

"Ayağın iyi mi?" Dedi ve yanıma çöktü.

"Geçer birazdan büyük bir şey değil. Merih sen beni yalnız bırakır mısın? Aşağı falan insen ben tek başıma okumak ve yüzleşmek istiyorum gerçekler ile." Merih yüzüme baktı sonra yanıma oturdu.

"Neden kendini bile isteye bu kadar yalnızlığa hapsediyorsun?"

"Merih ba-"

"Sen gerçekten görmüyor musun yoksa görmemezlikten mi geliyorsun? Tamam sen görmemek istiyorsun peki sol yanındaki." Gözlerimin olduğunu hissediyordum. Kalbim... o göğüs kafesimden fırlarcasına kuvvetli atıyordu.

"B-ben bunları şimdi konuşmak istemiyorum." Dedim zar zor.

"Konuşacağız Beyza ben daha fazla susmak istemiyorum."

"Beni de anlamaya çalış biraz sadece biraz şu lanet olası kağıt parçasında yazanlar belki hayatımı daha berbat bir hale getirecek ki zaten oldukça berbat bir yaşamım var benim her şeyden önce ruhum ölmüş sevgisizlikten, acı çekmekten ama inan bana karşıma senin gibi güzel seven birisi çıkacağını bilsem bu kadar erken pes ettirmezdim ruhumu." Ağlamaya başlamıştım gözlerimi sildim ve gülerek devam ettim. "Sahi sen bana nasıl aşık oldun? Koskoca İtalyada aşk yaşayabileceğin son insana neden?"

"Şu ortamı hiç bozmak istemiyorum ama ben böyle edebi mevzularda iyi değilim ama şunu söyleyeyim ateşin yandığından şüphe et, güneşin ısıttığına şüphe et ama benim aşkımdan şüphe etme."

"Ondan şüphe etmiyorum zaten." Merih aramızdaki mesafeyi baya aza indirmişti ama öpmüyordu belki de tepkimden korkuyordu daha fazla düşünmeden dudaklarımızı birleştirdim. Bir kaç saniye durduktan sonra karşılık vermeye başladı. Telefonunun sesiyle küfrederek telefonunu açtı.

"He lan he." Elinden telefonu alıp sesi dışarı aktardım.

"Ya kanka neredesin sen bak müstakbel yengem de yok başına bir iş falan gelir Allah korusun her neredeysen bul onu ve ayrıca bu sefer çok sağlam planım var bu sefer olacak." Cengizin söylediklerine gülmemek için elimle ağzımı kapattım.

"Kanka plana programa gerek kalmadı yalnız."

"Niye?" Daha fazla kendimi tutamayıp güldüm. Sevdiğim adam beyde benimle birlikte güldü.

"He lan çok pardon ben bir şeyi bölmedim dimi."

"Allah aşkına kapa ya antrenmana yetişirim hadi görüşürüz." Merih yanıt beklemeden telefonu kapattı.

"Kalkalım artık."Dedim ve ayağa kalktım yerdeki zarfı aldım.

"Açmayacak mısın?" Dedi Merih soran gözlerle.

"Bugün çok mutluyum ve başka hiçbir olayın bunun önüne geçmesini istemiyorum sende kalsın bu zarf ben kendimi hazır hissedince senden alırım olur mu?"

"Olur güzelim sen açmak isteyene kadar ben açmayacağım ve kaybetmeyeceğim." Yanağına bir öpücük kondurdum. Ondan destek alarak yürümeye çalıştım Merih beni ani bir hareketle kucağına aldı.

"Hiç itiraz etme güzelim."

"Merih! Sende sakatsın indir beni."

"Bana hiç bir şey olmaz. Ayrıca sen bir bana baksana bende sevgilisini bu halde yürütecek sevgili gözü var mı?"

"Of tamam ama sadece arabaya kadar."

Merih arabaya kadar beni kucağında taşıdı. Emniyet kemerimi taktıktan sonra kendi tarafına geçti kemerini taktı. Radyoyu açtım. Çıkan şarkıda Hadise bence evlenmeliyiz diye bağırıyordu hemen değiştirdim bu sefer de demet akalın evli mutlu çocuklu diyordu en sonunda kapattım. Merih gülmemek için zor duruyordu.

Antrenmana 40 dakika falan kalmıştı geldiğimizde. Hakan abi, Cengiz, Çağlar ve Burak abi birlikte sohbet ediyordu. Görüş alanımıza ilk onlar girdiği için yanlarına gittik.

"Hele şükür lan hayırlı olsun." Eh tabi haberler çok çabuk yayılıyordu.

"Yenge Allah yardımcın olsun." Bunlar hepsi beni utandırmak için sözleşmişti galiba. Sinirli gözlerimi Cengize çevirdim.

"Çok sorun değil ya çivi çiviyi söker derler. Of her neyse gidiyorum ben."

Odama doğru çıkarken telefonuma mesaj geldi. Merihten mesaja bakmadan önce kayıtlı halini değiştirdim.

Sevgilim Bey Demiral: sen utandın sanki?;)

Siz: kesin sanki kesin

Bölüm sonu

Bir oh be hele şükür diyelim önce xnsmsmsk

Normalde bu bölümde değildi itiraf ama fark ettim ki daha fazla uzatmaya anlam yok

Arada kaynadı şuan ama Beyza'nın gerçekleri sizce ne? Annesi o mektupta ne yazmış olabilir?

Görüş düşünce istek💙

Kuş Misali  (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora