15|GEÇMİŞ

18.7K 1K 215
                                    

Merhaba. Nasılsınız?

Arayı çok açmadan geldim.

Bu bolum çoğunlukla Arzu'nun geçmişiyle alakalı. Umarım beğenirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin

KEYİFLE OKUYUN❣

🌌

Gözlerini diktiği pencereden bir saniye ayırmaksızın bakmaya devam etti.

 Üzerine yatmış olduğu, bir zamanlar Mert’le beraber yattığı yatağın içinde huzursuz olsa da buna bile karşı çıkacak mecali yoktu. Giydiği kot pantolon bacaklarını sıkarken bluzu de yukarı sıyrılmıştı ama hiçbiri umurunda değildi. Açık göbeğinin üzerine Umut’un küçük bedeni yaslıydı ve akşamdan beri var olan perişan hali biraz olsun üstünden çekilmiş gibiydi.

Dudaklarını geçen her dakikada olduğu gibi tekrar çocuğun saçlarının arasına bastırdı. Tıpkı genç kadındaki gibi sarı olan saçlar, çocuğun annesinden aldığı tek özellik sayılabilirdi. Arzu’nun mavi gözlerine inat çocuğunkiler tıpkı Mert’in sahip olduğu gibi kapkaraydı. Küçük çocuğun yüzü Mert’in yüzünün, ufak tombul hali gibiydi.

Arzu için oldukça acı verici bir görüntü olsa da bunu da elbette kabullenmişti.

Sonuçta çocuğun babası Mert’ti ve ona benzemesi kadar doğal başka bir şey yoktu.

İçine sessiz bir nefes çekerken karanlık odadaki adamın siluetinin farkındaydı ama farkında değilmiş gibi yapmak kendisini daha da rahatlatıyordu. Ne konuşacak gücü vardı ne de Mert’in bir şey söylemesini dinleyecek. Susmak istiyordu. Sünlerce susmak, beynindeki bağırış seslerini durdurmak istiyordu.

Pencerenin dışından yere vuran ışık huzmelerine kaydı bir an dalgın bakışları. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm belirirken gözlerine dolan yaşları geriye göndermeye çalıştı.

Mert de bir zamanlar onun kalbinde tıpkı böyle bir etki yaratmıştı. Karanlık bir orman gibi olan, umudun bulunmadığı kalbinin içine küçük bir ışık huzmesi gibi süzülmüş, ardından o karanlığın aydınlanmasını sağlamıştı.

Arzu o ışığın ateş olduğunu fark etmemişti. Kendisini zaten karanlık bir ormanda gibi de hissetmiyordu çünkü çocukluktan beri buradaydı. Yolunu yordamını biliyordu. Geçen bir zamandan sonra yavaş yavaş kalbine vuran ışık karşısında şaşırmış, bir anda kendini o ışığa kaptırmıştı. Etrafındaki ormanın, çiçeklerin güzelliğini görmüştü.

O ışığı ona getiren kişiye o kadar minnettardı ki… Bu minnettarlığın karşısında ona aşık olamadan duramamıştı. Elini tutmuş, ilk defa bir erkeğe güvenmişti. Hatta annesinden sonra ilk defa birine güvenmişti.

Daha sonra ise…

O ateşin onun içindeki karanlık ormanı yaktığını fark etmişti. Her şey yanıp, kül olmuştu ve o bunu etrafındaki ağaçlar da yanmaya başladığında fark etmişti. Sıra kendisine gelene kadar her şeyin değiştiğini sanmıştı.

Yanılmıştı.

Genç adam onun gözlerinin içine baka baka onu öncekinden daha derin bir karanlıkta bırakmıştı. Ateşin bir kısmı vücudundaki bazı yerlerde yanık izleri bırakmıştı ve genç kadın diz çöktüğü yerde acıyla kıvranıyordu.

En büyük izi de rahmine bırakmıştı. Yarası o kadar büyüktü ki kadın diğer yaralarını unutmuş sadece onunla ilgilenmişti.

Önceden biliyordu içindeki çaresizliği, umutsuzluğu. Bildiği yollarda yürümeye alışkındı fakat şu an daha da karanlığa gömülmüştü. Bu karanlık da yalnız değildi ve ona muhtaç bir çocuk vardı.

CİVANMERT (ASKIDA)Where stories live. Discover now