uzunlar / 1

529 54 7
                                    

"Günaydın Hinata, bugün harika olacak bence! Sen ne diyorsun haaa?" Sabah sabah okulda karşılaştığı Nishinoya'nın heyecanını dinleyen Hinata, biraz yorgun hissediyordu kendini. Günün geri kalan saatlerinde gerginlikle kendine geleceğinden emindi çünkü Kageyama'yı görünce ne hissedeceğini bilemiyordu. Acaba onu görmek istemeyecek miydi? Belki de barışabilirlerdi. Yine de Hinata, Kageyama'nın dediklerinden sonra onunla bir çırpıda barışmayı kendine yediremiyordu. Pozitif ve eğlenceli bir tip olmasına karşın Kageyama'ya nasıl davranması gerektiğini öğrenmişti. Onun dilinden yalnızca kendisi anlıyor gibi düşünülebilirdi fakat Hinata'ya sorsalar, bu sözü söyleyecek son kişi Hinata'ydı. Peki ya Kageyama bu minik geziye dahil olacak mıydı? "Belki de gelmez bile, neden kendimi bu kadar strese sokup onun aklımdan çıkabilmesi için barışma yolları düşünüyorum ki? O benimle barışmak istemedikçe diyebileceğim hiçbir şey yok." Kageyama'nın gelmeyeceği düşüncesi aklında büyüdükçe rahatlıyordu aslında. Buradan uzaklaşarak ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirerek içindeki hisleri düzenleyebilirdi yeniden. Bunu gerçekten istiyordu.

"Evet, bence de harika olabilir. Yani umarım öyle olur!"

"Ah hadi ama, 'olabilir/umarım' gibi laflar istemiyorum. Yani lütfen, benim gibi mükemmel bir çocuk yanınızdayken eğlenmemek mümkün mü sence? Ayrıca Kageyama'yı takma sen, o bizden uzakta takılır eminim ki." Nishinoya'nın söyledikleriyle anlık neşesi söndü Hinata'nın. "Demek ki Kageyama kesin olarak gelecek, işte şimdi ne olacağını kestiremiyorum." diye düşündü.

"Haklısın Nishinoya, eğlenebildiğimiz kadar eğlenelim!" Gülüşerek sınıflarına girdi ikisi de. Daha sonra Hinata, aklında gerginlik yaratan ani bir kararla geri dönerek koridora dikti gözlerini. Karşıdaki kapıdan Kageyama'nın gireceğini hayal etti defalarca, sabahki derslere gelecek mi diye merak ediyordu aslında. Kafasından oynattığı bu seneryo, ellerinin terlemesine ve nefesinin hızlanmasına yetmişti. Onu gerçekte görebileceğinden pek emin olmasa da bir süre koridoru izlemeye devam etti fakat düşündüğü gibi, Kageyama derslere gelmemeyi tercih etmişti.

-

Hinata, son zil çaldığında çantasını topladı ve okul bahçesine ilerledi. Adımlarına bir adım daha eklendikçe içindeki heyecan artıyordu. Kendini böyle görmeye alışıktı aslında, özellikle de maçlardan önce. Yine de şu an, rahat olması gereken en iyi zamandı çünkü eğlenmeye gidiyorlardı fakat Hinata'nın bu zamanda bile rahat olamaması, kendisini iyi hissetmemesine sebep oluyordu. Sakinleşebilmek için derin derin nefesler aldı ve düşüncelere daldı: "Sorun yok Shoyo, sakin olmaman için hiçbir sebep yok. Birazdan Kageyama buraya gelecek fakat eminim ki birbirinizi görmezden geleceksiniz. Aslında, bunu istemiyorum ama gerçekten elimden bir şey gelmiyor. Yani.. bu demek oluyor ki.. sonsuza kadar böyle mi olacağız? Hayır, sonucu böyle olacak bir şey yapmadım değil mi? En azından, her maçta yaptığımız gibi göz teması ile anlaşamaz mıyız? Buna bile razıyım." düşüncelerinden sıyrılırken kendini çok sıktığını hissetti. Kollarını ve bacaklarını biraz salladı, yeniden derin bir nefes aldı. "Bu nasıl bir his ki beni istemediğim hâllere sokuyor? Çok saçma, daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim." Başını kaldırıp gökyüzüne baktı, bu onun rahatlamasına yardımcı olurdu her zaman.

"Selam Hinata!"

"Selaaam, Yamaguchi!" Tüm gerginliğini aniden bir kenara atmış gibi hisseden Hinata, arkadaşını kucakladı.

"Nasıl gidiyor? Bu sabah biraz durgun gibiydin de, şimdi iyi misin?"

"Evet, evet iyiyim. Heyecanım biraz fazlaydı da.."

"Aaa evet, gezi için ben de heyecanlıyım. Sen ne düşünüyorsun Tsukki?"

"Bu yer cücelerinin kavga etmediği bir gezi olursa çok huzurlu olacağım." Tsukishima, her zamanki yüz ifadesiyle Hinata'ya bakıyordu.

"Ehh, şey bence iyi olacağız. Sonuçta bu gezi mola vermek ve eğlenmek için!" Yamaguchi ortamı toparlarken gülümsedi Hinata. Tsukishima'nın haklı olduğunu düşündü birkaç saniyeliğine. Gerçi çelişiyordu bazı şeyler, bazı şeyler de çıkmaz sokağa girmekten farksızdı.

"Biz geldik!" Nishinoya, Tanaka'nın sırtına çıkmıştı ve Tanaka deli gibi koşturarak geliyordu. Yanlarında da Asahi-san vardı.

"Tanrım, bunların enerjileri hiç tükenmez mi? Gelirken 17 kere bayıldım resmen!" Yamaguchi ile Hinata gülerken okulun dış kapısında onları yanlarına çağıran Daichi-san'ı fark ettiler. Hepsi birlikte oraya doğru yürümeye başladıkları sırada onun koyu saçlarını gördü önce, sonra tanıdık olan o yüzü... Oradaydı, Sugawara'nın yanında duruyordu. Kafasını çevirmişti ve yandan daha da soğuk bir profili vardı. Hinata, bir anda içine akın eden hislerle bacaklarının birbirine dolandığını hissetti. Birkaç saniyeliğine yavaşladı ve yere bakarak daha sakin bir şekilde yürümeye başladı. "Sakin ol, sorun yok." diye diye Daichi-san'ın yanına vardı.

"Evet çocuklar, eğlenceye hazır mıyız bakalım?"

"Kesinlikle!" En çok Tanaka ve Nishinoya'nın sesi çıkıyordu. Hinata gülümsedi, kafasını Kageyama'ya doğru çevirmediği sürece hiçbir sorun olmayacaktı ne de olsa.

Bu sırada Kageyama, Hinata'dan farksız bir şekilde kaldırımdaki desenleri izlemekle meşguldü. Dün akşam Hinata'dan sonra kendini kötü ve suçlu hissettiği için gece geç saatlere kadar çalışma yapmıştı. En sevdiği şarkıyı açmış, duvara topu defalarca paslayarak her şeyi detaylıca düşünmüştü: "İçimde beni huzursuz eden, korkutan bir his var. Ne zaman geçeceğini bilmiyorum ama geçmedikçe daha da üzülüp sinirleniyorum. Sanırım ona olan sinirimin asıl sebebi bu, bana ne yaptığını bile bilmiyorum ama onu aklımdan çıkaramıyorum. Aramızın düzelmesinin, içimin rahatlamasına en ufak katkısı olacaksa eğer.. ne yapmam gerektiğini biliyorum." Tüm hisler ve duyguların sonunda bu düşüncelere ulaşabilmişti. Yine de onun turuncu saçlarını görür görmez içine oturan bu ağır hissi saklamak dakikalar geçtikçe daha zor bir hâl alıyordu. Başta buraya gelmeyi pek istememişti fakat Daichi-san biraz ısrar edince, düşüncelerinin de etkisi ile kabul etmişti teklifi. Hinata'yı bunca zamandır tanıyordu ve onun ne kadar enerjik, pozitif biri olduğunu biliyordu. Her şey bir kenara, Hinata ile takılmak gerçekten hoşuna gidiyordu. İnsanlar onu (Kageyama'yı) soğuk biri olarak görüyordu, Kageyama buna kesinlikle alışmıştı. Ama Hinata'nın farklı bir havası vardı ve Kageyama ona nasıl davranırsa davransın, her zaman mutlu görünebiliyordu. Bu, elbette Kageyama'ya da yansıyan bir duyguydu. Her ne kadar belli etmese de bu böyleydi. Şimdi, kendi kendine mutlu olduğu iç dünyasını birkaç dakikalığına da olsa onu mutlu eden çocuğa gösterdiği için bu hâldeydi. Onun yanında ne kadar rahat hissettiğini düşündükçe yumruklarını sıkıyor ve kendine kızıyordu. Bu durumu sürdürebildiği kadar sürdürecekti ve dayanılmaz bir noktaya gelirse eğer, onunla arasını düzeltmeyi deneyecekti. Yeniden kafasını kaldırıp göz ucuyla Hinata'ya baktı. Kendisine bir an bile bakmayan 'güneş çocuk' için içinde ufak çaplı ve uzun sürmeyen bir çaresizlik (belki de mutsuzluk) hissi uyandı. Kafasını yeniden yere çevirdi ve Daichi-san'ın dakikalarca konuşmasından sonra yakaladığı bir iki kelime ile küçük otobüse adımladı.

"Evet çocuklar, bizi gideceğimiz yere götürecek olan otobüs bu. Hayalinizdekinden daha küçük görünebilir ama bize yetecek çok yer var. Hadi yola çıkalım!" Hep bir ağızdan sesler yükselirken otobüs hemen dolmuştu. Kapının yakınında bulunan ilk koltukta kaptanları Daichi-san oturuyordu. Onun iki koltuk arkasında Yamaguchi vardı ve koridorun sol tarafında ise Tsukishima oturuyordu. Onların da arkalarında, sağ tarafa Nishinoya ve sol tarafa da Asahi-san yerleşmişti. Birbirlerine yakın olmaması istenen ikilinin arasında Sugawara ve Tanaka vardı. Herkes oturduğu yerden memnun görünüyordu. Bundan emin olan Daichi-san, şoförle konuşarak son sözünü takıma iletti:

"Gidiyoruz!"

---------------

aaaa burada bırakmayı hiç planlamamıştım ama benim için de iyi oldu :3 sonraki iki bölüm çok güzel şeyler yazacağım inaniyorum bunaaaa hemen diğer bölüme geçesim var 😭

sizi seviyorum, vote ve bolca yorum atmayı unutmayın 🥺❤

uzunlar ⇢ kagehinaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora