1.

9.3K 568 607
                                    


-Bu aşk fazla sana

14.03

Öylece ayakta duruyordum. Sonbahar mevsiminde olmamıza rağmen güneşten yayılan ışınlar tenime ilmek ilmek işlerken ben okulun kampüsündeki en gözden ırak kısımda sadece duruyordum. Koca kampüste kümelenmiş şekilde oturan arkadaş gruplarını izledim. İzledim çünkü böyle bir arkadaş ortamına sahip olacağımı hiçbir zaman düşünmedim. Beni bu düşünceye iten garip kişiliğim olduğunu düşünürdüm ama hayır, kesinlikle garip değilim. Hatta bir arkadaşım bile var, bir arkadaşım var. Gerçi her ne kadar ailelerimizin tanışmışlığı yüzünden arkadaş olma zorunluluğuyla karşı karşıya kalsam da, tam şu an yanımda armut minderlerde boyluca uzanmış Beomgyu var.


Benimle muhattap olmaktansa elindeki telefonla ilgilenmeyi tercih eden oğlana göz ucuyla ara sıra bakmaya devam ediyordum. Bana ne zaman oturacağımı sormayacaktı bile onun ilgilendiği bir mevkide değildim. Gerçi sormasını istemezdim çünkü o kadar beklememe değen şeyi sonunda karşıda, uzakta gördüm.


Arkadaş grubuylaydı. Fakülteden çıktığı an güneş sanki hissetmiş gibi bulutların ardına saklanmaya başladı. Kendinden daha çok parlayan bu oğlanın ışıltısını kıskanmış olabilir mi? Ben hak veriyorum. Güneşe benzemezdi ama teni sıcak, ruhu sarışındı. Aramızda metreler olmasına rağmen kalbimi bu denli sıkıştırıp elinde oynuyor olması bende birtakım yıkımlar yarattı.

Koyu kahve saçlarının uzadığını fark ettim. Geçen hafta giydiği süveteri giymiş, bu sefer ensesindeki saçlar süveterin dışında kalmıştı. Yanındaki arkadaşı ona ne anlatıyor duyamıyordum ama kıskandığımı biliyordum. Çünkü ona ağız dolusu gülüyordu. Kimse kişisel algılamasın ama onu yaratılan her şeyden güzel görmem benim suçum değildi.


Onu izlemeye o kadar dalmıştım ki aramızdaki mesafenin azaldığını fark edemedim bile.

Neden yaklaştı ki? merkezden en uzak kısımdaydım ve Yeonjun bu tarafa doğru geliyordu. Sanki son nefeslerimi veriyor gibi tıkandım. Gözlerimiz buluştu ve felaketim oldu. Kafamı Beomgyu'ya çevirdim panikle ama o hala telefonuna bakıyordu. Soğuk terler döktüğümü hissettim. Kafamı o tarafa çevirdiğimde aramızda yalnızca 1 metre kaldığını gördüm.


Dünyayı yüzünde anlamlandırdığım çocuk tam karşımda gülümseyen suratıyla bana bakarken gerçekten öleceğim sandım. Sadece gülmüyor sanki bir şeylere heyecanlanmış gibi de saçlarını dağıtıp duruyordu. Gözüm ısırdığı dudaklarına kaydı. Güzel olmasını o kadar kıskandım ki kendim bile onu görmeye layık mıydım düşündüm. Mahkeme suratımda kimsenin görmediği küçük gülümseme oluştuğunu hissettim. Neydi bu, beni nasıl bu kadar etkisi altına alabildi?

Ellerim çantanın kulplarını tutmaktan terlemişti ama şimdi zamanı diye düşünüp beş saniyelik deli cesaretiyle elimi kaldırıp ona sadece merhaba demek istedim.

İstedim ama elim havada dondu. Hayır, bayılmadım o sadece aramızda kısacık bir mesafe kala yönünü değiştirip Beomgyu'ya doğru döndü. Elimi hızlıca aşağı indirip sanki kolumdaki saate bakıyor gibi davrandım. Boğazımı hafif öksürükle temizlerken içimde yıkılan büyükçe umudun yıkılış sesini duymasınlar istedim.

Kafamı hafifçe çevirdiğimde Yeonjun'un hala heyecanlı bir şekilde olduğunu fark ettim ve Beomgyu'ya bakıyordu. Beomgyu istifini hiç bozmadı.

"Selam Beomgyu, geçen günkü kulüp toplantısına gelmedin. Kulüp artık sayılı öğrenci istiyor. Ayrılmanı istemediğim için mesajla haber vermek yerine bizzat söylemek istedim ." dedi ve Beomgyu'dan bir cevap bekledi ama Beomgyu oralı bile olmadan gözlüklerinin üstünden ona baktı, sadece kafasını salladı. Yeonjun buruk bir gülümseme takındı.

"Her neyse, görüşürüz." Sözlerini bitirip ters istikamete doğru ilerledi. Olan şeyler 1 dakika içinde yaşandı ama ben sanki her şey ağır çekimde yaşanmış gibi hissettim. Kulaklarım mı uğulduyordu? Bir bahar günü hiç bu kadar üşüdüm mü?

Kendi iç hesaplaşmam bitmeden Beomgyu'nun sesini işittim. " Ayrılmanı istemiyorum mu? Benimle konuşmak için daha iyi bahane bulamamış." Dediklerini bitirir bitirmez irileşmiş gözlerime baktı. Ne tepki vereceğimi bilemedim. Yıkıldığımı sanıyordum ama sadece düşmüşüm ben. Şimdi ise düştüğüm yerden Beomgyu elime ayakkabılarıyla bastırıyordu sanki. Transa girdiğimi düşündüm ve kahkahasını işittim. "Kendine gel Choi Soobin her gün bu platoniklerimle karşılaşıyorsun zaten."

Doğru her gün karşılaşıyordum ama bu gördüğüm herhangi biri değildi. Choi Yeonjun'du. İsmimi bile bilmeyen Choi Yeonjun ve bense onun kafesindeki Choi Soobin'dim.

yıldızları söndür görmesinler -yeonbinWhere stories live. Discover now