İşte yeni bölüm...
Biliyorum bu aralar söz verdiğim zamanlarda bölüm atamıyorum ama bunun nedeni fazla yoğun geçen hayatım. Hiç tatil yapamadan okullarımın açılması ve aldığım birkaç kursun çakışması yüzünden buralara fazla uğrayamaz oldum. Bu yüzden sizden özür dilerim. Lütfen beni anlayışla karşılayın...
Bu bölüm kotasını 150 oy ve 150 yorum olarak bırakıyorum bunun nedeni ise yeni bölümü kota dolana kadar yazacak olmayı planlamam... (Yani İnşallah yetiştiririm.)
Sizleri çok seviyorum sağlıcakla kalın. Kendinize çok dikkat edin yeni bölümde görüşürüz :* :* :*
Ya ben bir de çok merak ediyorum... En sevdiğiniz karakter kim? ( Miraç ve Araf'ı söyleyecek olanlarınız yanına lütfen bir karakter daha ekleye bilir mi? :D )
Mesela benim yazmaktan aşırı keyif aldığım karakter Fatma! sadsadsas
Yuttuğum kelimenin büyüklüğü boğazıma bir yumru gibi çökmüştü. Beş harfli bir kelimenin bu kadar ağır ve büyük bir lokma gibi boğazıma dizileceğini ise hiç düşünmemiştim. İrem'in odada yankılanan sesinde bize dediği kelimenin anlamından çok diyemediğim o ufacık kelimenin manası kafama takılıp kalmıştı...
İnsanın üzerine yüklenen en büyük sorumluluktan biri hisleriydi. Hissettikleri, hissettirdikleri ve dile getiremedikleriydi. Ben kendi sorumluluğum altında ufacık bir nokta gibi kalmıştım. Sanki kocaman bir dağ üzerime devrilmiş ve ben altında ufacık bir karınca gibi can çekişmiştim.
İnsanın vücudunda hiç iz bırakmadan tonlarca acı çektirtirdi aşk... Benim vücudumda oldukça fazla iz olmasına rağmen hiç biri kalbimde olan kadar canımı yakmamış, dikkatimi çekmemişti...
"Ne?" Araf'ın sesi odada yankılandığında bakışlarımı onun üzerine çevirdim. Kısa bir an düşüncelerin girdabında kendi kendime boğulurken çevremde ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu.
"Duydun işte Enişte." Sesinde alayla karışık bir neşe vardı.
"Kimin başının altından çıktı bu?" Diye homurdandı.
"Arkadaşının." Diyerek omuz silkti İrem.
Ali'nin neden böyle bir şey yapmış olacağı ile ilgili kafa yormayı istesem de düğüm olmuş düşüncelerimden dolayı üzerinde kafa yormak tam olarak bir zulümdü.
"Miraç bu haldeyken bir yere gidemeyiz. Üstelik bu ortaklığın ilanında sonra yapılacak onca toplantı var." Diye homurdandı Araf.
Bir yanım ona hak verirken bir yanım onun benimle baş başa bir tatile çıkmak istemediği düşüncesi ile kavruluyordu. İki düşünce arasında sıkışıp kalmış olmamdan dolayı konuya dahil olup herhangi bir fikir vermiyordum.
"Onları biz zaten hallettik." Diyerek tam karşımdaki ikili koltuğa kuruldu İrem.
"Nereye gideceğiz?" Diye sordum kısık bir sesle. Sonunda konuşmam gerektiğini fısıldayan mantığıma uymuştum.
"Düğün işlerinden önce. Size sürpriz yapacaktık ama son olan olaydan dolayı unuttuk gitti." Diyerek omuz silkti.
"Bir yere gidemeyiz." Diyerek kestirip attı Araf onu. Sesine yansıyan küçük sıkıntıları hissetmiştim. İrem'in birden belirmiş olmasından kaynaklımı bu kadar hoşnutsuzdu yoksa yapması gereken işleri düşündüğünden mi bilmesem de yüreğim ilk düşüncemin gerçekliği için kendini duvardan duvara atardı...
"Enişte o kadar çabuk kestirip atamazsın gibi haberin olsun." Diyerek omuz silkti İrem. Ona anlamsız gözlerle bakarken olayın nereye varacağını anlamaya çalışıyordum.

YOU ARE READING
SAFİR
Teen FictionSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...