•wish we could turn back time •

693 55 6
                                    

*

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

*

"Tanrı aşkına, bu kızın buradaki vasfı ne?"

Areum, Doyoung'a doğru eğilirken sormuştu. Bir yandan da tırnaklarını eline geçiriyordu.

"Bilmiyorum ki. Jaehyun nereye giderse oraya geliyor."

İçindeki kıskançlık duygusuna engel olamıyordu Areum. Oysa ki Jaehyun onun neyiydi ki?

"Hava almaya gidiyorum. Gelen var mı?"

Ayağa kalkarken sorduğunda onun peşinden Yujin de kalkmıştı, Areum Jaehyun'la göz göze geldikten sonra bahçeye ilerledi.

Cebinden çıkardığı paketi uzattığında Yujin tereddüt etse de almıştı bir tane.

"Zor değil mi?" dedi Areum, dudaklarının arasına yerleştirirken.

Yujin anlamadı. "Ne?"

"Bu kadar severken ulaşamamak zor değil mi?"

Yujin acıyla güldükten sonra yüzük olan parmağına baktı. "Onu seviyorum ama başkasıyla aile kurmak zorundayım. Zor tabii."

Çıkan dumana bakarken Areum'a çevirdi yüzünü.

"Çok dertli içiyorsun. Asıl sana zor değil mi? Onu başkasıyla görmek..."

Yujin devam ettiremediğinde Areum gülümsedi.

"Hyerin benim için sadece küçük bir pürüz. Dolayısıyla yapacağı pek bir şey yok."

"Nasıl bu kadar eminsin?"

"Çünkü Jaehyun beni seviyor."

"Doğru," dedi Yujin. "Ama yine de dikkatli olmakta fayda var. Bir bakarsın usanmış ve onun peşinde."

Areum'un içine garip bir korku dolmuştu. Sonuçta hayatta her şeyin olma ihtimali vardı.

Telefonunu titrediğinde ekrana baktı, Mingyu arıyordu.

"Sen gir istersen Yujin, üşüme. Ben de konuşup geliyorum."

Yujin başını salladıktan sonra giderken Areum aramayı yanıtlamıştı.

"Neredesin?"

"Arkadaşlarımlayım. Bir şey mi oldu?"

"Anahtarları ev sahibine verdim. Ondan alırsın, tamam mı?"

Areum duraksadı. Mingyu neden bahsediyordu şu an?

"Neden sen neredesin ki?"

"Uçaktan yeni indim." Areum duraksadı. Aklına gelen şeyi Mingyu'nun yapmamış olmasını diledi.

"Neredesin?"

"İngiltere'deyim."

"Şaka yapıyor olmalısın."

Telefonu kulağından çekip ekrana baktığında Mingyu'nun oradaki numarası olduğunu gördü.

"Seni geberteceğim! Bensiz nasıl gidersin?"

"Pasaportunu bulabilirsen gebertirsin bebeğim, ki bu mümkün değil çünkü onu da yanıma alıp geldim. Jaehyun ile olan sorunlarını halletmeden geri gelip pasaportunu vermeye niyetim de yok."

"Ya-"

Telefon yüzüne kapandığında şaşkınlıkla ekrana bakakaldı Areum, Mingyu ne yaptığını zannediyordu?

Saçlarını karıştırdı. Tamamen yalnız kalmış gibi hissetmişti kendini.

"Areum?"

Arkasına döndüğünde Jaehyun ona bakıyordu. Sonunda o kızın yanından ayrıldığını düşünürken derin bir nefes aldı.

"Efendim?"

"Üşümüyor musun, içeri gelsene."

Jaehyun'un yumuşak çıkan sesi, Areum'un üzerindeki kıyafetleri sorgulamasına neden olmuştu.

Siyah düz ve dizinin üzerinde biten elbisesi malesef bacaklarının üşümesine engel değildi.

"İyiyim böyle."

Areum ağlayacak gibi hissediyordu. Mingyu'nun gitmiş olduğu düşüncesi gözlerini doldurmuştu.

"Gelmeyecek misin?"

Areum, Jaehyun'a cevap vermek yerine hızlıca ona sarıldı.

"Mingyu gitti," dedi titrek bir nefes alırken. "Niye herkes gidiyor? Benim yüzümden mi? O kadar katlanılmaz biri miyim?"

"Saçmalama.." diye mırıldandı Jaehyun. Saçlarına uzanırken tereddüt etmişti.

Cesaretini toplayamadı. Ona dokunmaya çekiniyordu.

"Eve gitmek ister misin?"

Jaehyun üzerindeki siyah gömleğin kızın gözyaşlarıyla ıslanmasıyla onu burdan götürmesi gerektiğine karar vermişti.

Areum ise yavaşça başını salladı.

*

*

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
Stressed Out² | Jung Jaehyun √Donde viven las historias. Descúbrelo ahora