SP|6. BÖLÜM

76 5 1
                                    

Perdenin Ardındakiler, Uzaklara Savrulalım 🎵
...

Bazen sessiz kaldığımız anlar olur, dudaklarımızı mühürler ve sessizliğin bizi içine çekişini izleriz. Sonra mı? Sonra bir avcının avına en yakın olduğu an nefesini bile tuttuğu o kör sessizlik gibi, körleşir insan. Ağzın kurur, yutkunamazsın. Boş bir nefes düşer yalnızca boğazından aşağıya, sesini yutarsın.

Böyle zamanlarda öğrenir insan; sessizliğin okyanustan daha derin olduğunu.

Böyle zamanlarda fark eder; boğulma vaktinin yaklaştığını.

Bunun tanımı göğse oturan, vücudunu iki büklüm ederek nefes almanı zorlaştıran bir yumruysa eğer, boğuluyordum. Duvarımda beliren ilahi geçitte, elinde cımbız tutarken cam kırıklarıyla dolu yolu geçmeye çalışan genç kızın birbirine karışmış saçlarını, yara bere olmuş ayaklarını izliyor, onun ben olduğuma inandıramıyordum kendimi. İnandır. Hakkında yanıldığımı göster bana.

Böyle demişti Dağderen; inandır.

Başımdan aşağıya inen suyun bedenimi kavurmasına izin verdim. Yine ne yapacağımı bilemediğim bir zaman dilimindeydim ve böyle zamanlarda kendimi sıcak suyun altına bırakmak her şeyin çok iyi gittiğini düşündürüyordu bana. Sıcak su, güzel bir duş, temizliğin rahatlatıcı kokusu...acilen terapi yöntemleri içine alınmalıydı.

Mesajın üzerinden tam on saat geçmişti. Bir cevap yazmamıştım. Çünkü onu kendime dair bir şeylere inandırma düşüncesi bile çenemi olabildiğince aşağıya sarkıtarak kahkaha atmak istememe sebep oluyordu. Ne diyebilirdim ki? Merhaba ben Milan Harvey, ama sen beni Milan Ertem olarak tanıyorsun çünkü annen ailemi katletti ve hayatımı mahvetti. Ben de intikam almaya geldim. İzin verirsen anneni ve bu işe dahil olan herkesi henüz nasıl yapacağıma karar vermediğim bir biçimde cezalandıracağım. Ha bir de annemle ne gibi bir bağlantın var merak ediyorum. 

Alayla dudaklarının yukarı kıvrılışı canlandı gözlerimin önünde. Daha farklı bir senaryo düşünemezdim zaten. Çünkü yüzüne öyle bir perde çekiyordu ki, o istemediği sürece anlayamıyordunuz ne hissettiğini ya da ne düşündüğünü. Ve sessiz kalmak anlamaktan daha kolay geliyorsa eğer, böyle böyle susuyorduk birer birer.

Suyu kapattım ve olduğum yerde bir süre buharların dağılışını izledim. Sanki her şey o buharların ardında gizli gibi geliyordu artık. Ellerimi yelpaze yapıp sallayabilsem buharlar dağılacak, gözlerim açılacak ve bilmediğim her şeyi öğrenecektim birer birer. Bu kadar basitti. Ama yapamıyordum. O kadar sıcaktı ki o buharlar, cayır cayır yakıyordu ona değen her uzvumu.

Ateş olmak mıydı kolay olan, yanan olmak mı?

Yüzümdeki suları ellerimle atarken saçlarımdaki fazla suyu sıktıktan sonra bornozumu vücuduma sararak banyodan çıktım. Saat sabahın 7'siydi. Yağmur yeni yeni durmuştu ama hava hala kapalı gibi gözüküyordu. Her an kaldığı yerden devam edebilirdi yağmaya.

Kombiyi çalıştırmayı uzun süre önce bıraktığım için odamın köşesine yerleştirdiğim ısıtıcıyı fişe takarak çalıştırdım. Aralık ayını bitirmek üzereydik ve henüz kar yağmamış olsa bile havalar giderek daha da soğuyordu. Kışı kombiyi çalıştırmamaya inat ederek atlatamazdım. Üstelik yolda gelmekte olan elektrik, su ve telefon faturalarını, hala içi boş bekleyen buzdolabını, yol paralarımı da unutmamak gerekiyordu. Haftada bir kere kırıldığı için yaptırmak zorunda olduğum pencere camımın parası da bunların içine dahildi. Param tükeniyordu ve kendime hatırlatmaktan bıktığım acı gerçek; hala iş bulamamıştım.

Isıtıcıya iyice sokularak hazırladığım kıyafetlerimi hızlıca geçirdim üzerime. Saçlarımın kurutma işlemini bitirip yüzüm için de gerekli rötuşları yaptıktan sonra fönle ısıtıcıyı fişten çektim ve telefonumla çantamı alarak odamdan çıktım. Dersime daha epey vakit vardı ama bugün yürüyerek gitsem daha iyi olacaktı. Şu saatten sonra az çok her türlü harcamayı kısmam gerekiyordu. Farah'tan borç istemeyi de düşünebilirdim, ona sıkıntıya girdiğimi söylemediğim için ufak bir azarlamadan sonra hiç düşünmeden vereceğini biliyordum. Hatta ona kalsa yanına taşınıp evi de, mahalledeki insanları da, para konusunu da hiç düşünmeden hayatıma bakabilirdim. Ama sırtımı sürekli ona yaslayarak yaşamak benim gurur felsefeme fazlasıyla tersti. Ayrıca her ne kadar gitmek istesem de kaçar gibi giderek ardımdaki kimseyi mutlu etmek de istemiyordum.

SİYAH PETUNYAWhere stories live. Discover now