Ertesi gün Seokjin ile birlikte evime gittim, sadece gerekli eşyaları bavula koydum ve oradan ayrıldım. O evde asla tek başıma kalamazdım.
Birkaç gün daha Seokjin ile kaldım fakat daha sonra ona yük olduğumu düşündüğümden dolayı, biraz da bana attığı bakışlardan dolayı, istemeye istemeye otele yerleştim.
Otele yerleştiğim ilk gece uyanık kalmak için sınırlarımı zorladım. Odadaki küçük televizyonu sürekli açık tutuyordum, bu yalnızlığımın aklımdan çıkmasına yardımcı oluyordu.
Fakat yatağa uzanır uzanmaz gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.
Gece yarısı, saatin kaç olduğunu bilmiyorum, uyandım ve gözlerim kapalı etrafı dinledim. Hiçbir ses yoktu, bu hiç ama hiç normal değildi. Çünkü ben televizyonu açık bırakıp uyuduğuma emindim. Yüzüme vuran ışıktan televizyonun açık olduğunu anlıyordum fakat ses neden yoktu?
Cesaretimi topladım ve gözlerimi açtım... keşke açmasaydım. Yaratık yüzüme yaklaşmış, ağzındaki korkunç sırıtışla bana bakıyordu. Yüzüne vuran televizyon ışığı ağzından akan siyah salyaları görmemi sağlıyordu.
Hemen yatağımdan kalktım ve koşarak lobiye indim. Yarı uyuklayan resepsiyonist bana garip bakışlar atarken onu umursamadım ve otelden çıktım.
Güneşin doğmasına çok az kalmıştı ve ben bu süreci dışarıda dolaşarak geçirmeye karar vermiştim.
YOU ARE READING
❝maneater❞ ‣ jung hoseok. ✓
Fanfictionjung hoseok'un bunları yazarken zamanı kalmamıştı. horror + kısa hikaye. || 220321 [tamamlandı.] [hiç zamanım kalmadı adlı creepypasta'dan uyarlanmıştır.]