-10-(Final)

275 15 13
                                    

"Üstüne bir şey almayı unutma, beş dakikaya oradayım"

"Tamam, bekliyorum"

Telefonu kapatıp yatağın üstüne koydum. 2 gündür jeju adasında ucuz bir otelde kalıyorduk. Ruo ve ben bir odadaydık. Donghyuck'da zorla Renjun ve Jeno'ya çirft kişilik oda aldırttı. Renjun ve Jeno'nun ortasına yatıyordu. Bu yüzden renjun ve Jeno onu biraz darp etmişti. Ama sonucunda Donghyuck'un istediği gibi olmuştu.

Jeno'nun istediği ama geldiğimizden beri yapamadığımız şeyi yapıp akşam vakti yürüyüş yapacaktık. 2 gündür bunun için sızlanıyordu.

Bavuluma ilerleyip kalın bir hırkayı elime alıp bavulu geri kapattım.

"Jeno ile dışarı mı çıkacaksınız?"

"Evet, iki gündür yürüyüş yapmak istiyordu şimdi yapıcaz"

"İyiymiş" diyerek yattığı yerden telefonuna geri döndü. Bende hırkayı giyip telefonumu almak için yatağa ilerledim.

"Uyumadan önce sütünü içtiğinden emin ol Ruo"

Göz devirip yanındaki yastığı bana attı. Gülerek eski yerine koyup telefonu cebime attım. Bir kere topluca görüntülü konuşurken anneannesi demişti bunu. Yaşlıydı ve biraz unutkanlığı vardı. O zamandan beri bununla arada davga geçerdik.

Kapı çaldığında kapıya ilerleyip açtım. Siyah pantolonu be mavi sweettsihrt ile karşımdaydı. Kapıyı arkamdan kapatırken elindeki şemsiye dikkati mi çekmişti.

"Şemsiye?"

"Renjun zorla elime tutuşturdu, yağmur yağma ihtimaline karşı"

Gülüp koluna girdim "düşünceli bir arkadaşımız var"

"Evet, ve bende onu Donghyuck belası ile yanlız bıraktım. Bende düşüncesiz bir arkadaşım"

Gülmekten gözlerim kısılmıştı bir kaç saniye. Sonra otelden çıkmış karanlık havada tek tük insanların olduğu yerlerde dolaşmaya başladık. Tatile geldiğimizden beri olan şeyleri konuşuyor, tartışıyorduk. Jeno donghyuck'un gece onlara çıkarttığı zorluğu söyleyip sövüyordu ve bende gülüyordum.

"Tatlı bela ama"

"Kim? Donghyuck mu?"

"Evet, grubumuzun neşe kaynağı o Jeno. O olmasa grub bu kadar eğlenceli olmazdı"

"Bunu onun yanında söyleme, sonra götü kalkıyor şerefsizin"

Gülüp önüme döndüm. Kafama bir şeyin düştüğünü hissettim. Ağır değildi ama hissetmiştim. Olduğum yerde durup gökyüzüne bakmıştım. Benimle birlikte Jeno'da durmuştu.

"Bir şey mi oldu Yui?"

Burnumda hissettiğim su ile başımı indirip Jeno'ya baktım. Ağzımı açtığım sırada yağmurlar hızlanmış, herkesin hissedebileceği seviyeye gelmişti.

"Yağmur yağıyor Jeno"

Biz ıslanırken etrafta ki bir kaç kişi ıslanmaktan kaçmaya çalışıyorlardı. Yağmur daha çok artarken biz öyle birbirimize bakıyorduk. Sonra Jeno bana yaklaştı ve elindeki şemsiye'yi açıp başımızın üstünde tuttu. Aklıma ilk karşılaştığımız zaman gelirken Jeno gülümsemişti.

"Hatırladın mı?"

Başımı olumca sallayıp güldüm. Sağ elimi tutup şemsiye'yi elime verdi.

"Bir Japon efsanesine göre yağmurlu bir havada erkek kıza şemsiye verirse hep birlikte olurlarmış. Bu benim sana ikinci yağmurda şemsiye verişim blyuiem"

Sağ elini yanağıma koyup dudaklarımızı birleştirdi. İkimizinde gözü kapandığında en mutlu anlarımdan biriydi bu. Bende ayrıldı ve alınlarımızı birleştirdi.

"Bende artık buna inanıyorum" diye fısıldadım. Gözlerimi hala tamamen açamamıştım. Şemsiye'yide hala nasıl düşürmediğimi sorguluyordum.

"Benden hiç gitme"

"Senden hiç gitmicem"

"Seni seviyorum Yui"

"Seni seviyorum Jeno"

Diye fısıldadık birbirimize. Bu yağmurlu havada herkes ıslanmamak için kaçarken ben şemsiye'yi indirmiş ıslanmamıza izin vermiştim. Ne ben geri çekilmiştim ne Jeno geri çekilmişti. Alınlarımız birbirine birleşik bir şekilde ıslandık.

Sonra tekrar öptü beni

Bende öptüm onu

Yağmurun altında öptük birbirimizi

-469-

Mistake .×. Lee Jeno Where stories live. Discover now