DÜŞÜN

3.4K 94 280
                                    

İnsanlık artık direniş alevini yaktı Fakat Soyumuz tükeniyor ama buna sebep olanlar yine bizden başkası değil. Son savaş kaçınılmaz bir gerçek. Fakat gelecek milyarlarca olasılık barındırıyor. Belki... belki olasılıkların birinde kazanıyoruzdur. Kim bilir belki...

Atına binmek üzere olan Elias, Hector'a doğru bakarak. "Bu işi erkenden halledip yatağıma geri dönmek istiyorum.” Dedi ve odasının bulunduğu pencereye doğru baktı. Ellerini oraya doğru uzattı ve sanki sevgilisinden ayrılan bir genç gibi sesini dramatize ederek “Bekle beni hayatımın anlamı. Yakında tekrar kavuşacağız.” Dedi. Bu durumu ağzı açık izleyen Hector, elini alnına vurdu. Daha fazla buna dayanamayan genç adam ona bakarak “Atına bin artık aptal. Yolculuğun  Ne kadar süreceği belli değil.” Dedi bağırarak. Uzaktan ikiliyi izleyen biri olsaydı şu an gülme krizine girerdi.

“Kötü düşünmesen olmaz mı?... bak biraz olsun kötü düşünmeyi bıraksan Hayat daha renkli olacak"

 

1 HAFTA SONRA.

“Bir Hafta oldu. Bitsin artık şu işkence!” Dedi Elias  ve ağlamaklı sesi ile Uray'a dönüp “Biraz mola verelim lütfen... Kasıklarım artık bu işkenceye dayanamaz...”  diye konuştu genç adam. Uray elindeki pusulaya bakıp bir süre sessiz kaldı gelen soruya. Kendisi de şu an ne kadar yakın ya da ne kadar uzak olduğunu bilmiyordu. Ne aradıkları bile belli değildi ki orası apayrı bir konu. Kendini bu düşüncelerden kurtaran genç adam ona doğru dönerek “Daha var...” Diyebilmekten başka bir şey yapamadı.

Atlarının üzerinde günlerdir giden bu bir grup gencin ümitleri artık yavaş yavaş azalmaya başlıyordu. Oysaki onlar insanlığın bilinmeyen son umutlarıydı. Dünya onları tanımayacaktı ama onlar ünlü olmak için değil kurtuluş için bunca acıya katlanıyordu. Umut olduğu sürece pes etmek diye bir kavram var olmaz. Umut olduğu sürece hayaller yaşar...

Bir kaç saat daha yolculuk yapan Fedailer, Uray'ın aniden elini kaldırması atlarını durdurdular. Çok dikkatli olmak zorundaydılar. Kale'nin dışına çıkmak çok riskliydi İblislerin her yeri işgal etmesinden dolayı. Her an bir yerden ortaya çıkıp saldırabilirlerdi. O yüzden sürekli hareket halinde olmak daha güvenliydi.

“Burada mola veriyoruz.” Diye konuştu hiç arkasına bakmadan. Gözünü bir an olsun pusuladan ayırmıyordu. Pusula çok hızlı kendi etrafında dönüyordu ve bu ilk kez oluyordu. Hiçbir tepki vermeden izlemeye devam eden genç adam, arkasından gelen sesle kıvrak bir hareketle hemen pusulayı cebine attı.

“Neden mola verdik. Şu an durmamız çok riskli.” Diye konuştu Sarah.

Ona doğru bakan Uray, hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlılıkla, atları işaret ederek “Atlar çok yoruldu ve güneş batmak üzere. Her zamanki mola saatimiz olmasa da dinlenmek zorundayız. Hem onlar hem de biz.” Diye konuştu genç adam. Bir nevi haklıydı ama asıl sebebin bu olmadığını ve bunu Sarah ile diğerlerine anlayamayacağını da biliyordu.  Daha fazla bir şey söylemeyen Sarah, onu haklı bulup oradan ayrıldı ve geceye hazırlık yapmak için diğerlerine yardım etmeye gitti.

“Neden?... Neden şimdi?” Diye kendi kendine konuşuyordu Uray. Ateşin başında herkes birbiri ile sohbet ederken o elindeki pusulaya bakmaya devam etti. Uray'ın çok fazla bu meseleye odaklandığını gören Annie, “Uray, kaldır kafanı şu şeyden. İyi değilsin farkında mısın" Dedi genç kız sitemkar bir şekilde. Haklıydı. Uray o pusulaya bir hafta boyunca hiç yanından ayırmayıp bununla birlikte kimse ile tek kelime konuşmadı. Orada bulunan herkes Annie'nin söylediklerine katıldı.

 
Duyduğu sözlerle kafasını kaldırıp ateş başında oturan arkadaşlarına bir süre baktı genç adam.  Uyandığından beri zihni olduğundan daha karmaşıktı gördüğü şeyler yüzünden. Ama bunu asla başkasına anlatmaya cesaret edemedi. Sadık olanların yanında sadece üstü kapalı bir şekilde bahsetmişti.

SONRAKİ DÜNYAWhere stories live. Discover now