[1]

278 40 29
                                    

11 Haziran 1990

gece vakti,

Üçüncü gün İzlanda'ya vardık.

Shu, kaptanın odasında bir radar kontrolü yaptı, şimdiye kadar, daha önce olduğu gibi, deniz kızının nerede olduğuna dair hala bir iz yok. Denizkızının bu kadar soğuk sularda hayatta kalıp kalamayacağı konusunda çok şüpheliyim ama Shu geçen yıl burada deniz kızı izleri bulduğunda ısrar etti.

Kayıtlara göre deniz kızları tropik canlılar olarak sınıflandırılıyor ama bu küçük umudun elimden kayıp gitmesine izin vermek istemiyorum.

Gerçek hayatta bir Deniz Kızı'nı görmek için çok heyecanlıyım.

Umarım en büyük biyologun bile yapamadığı bu gizemli yaratıkları bulup herkes tarafından bilinirim.

Bu düşüncelerimi günlüğüme yazdım, teknenin küçük yuvarlak kamara penceresinden denize bakmadan önce.

Dışarısı kasvetli ve karanlıktı, sadece penceredeki lambanın yansımasını ve kendi yansımamı görebiliyordum. Soluk mor saçlar, durgun bakan mor gözler ve aşırı dozda uyuşturucu bağımlısı gibi görünen, giderek solgunlaşan yüzüm.

Gülümsedim. Shu uykusuz kaldığımda ürkütücü göründüğümü söylerdi.

Günlüğüme tekrar yazmak için kalemi elime aldığım sırada dışarıdan bağırışmalar duydum.

"Shoto! Çabuk dışarı çık, suyun altında bir şey var!"

Elim ayağım titremeye başlamıştı. Bedenim aklımdan daha önce hareket etmişti. Büyük adımlarla kaptanın odasına doğru koştum ve odadan çıkmakta olan Shu ile çarpıştım. Bağırarak konuşmadan önce heyecanla bana sarıldı ve deniz altındaki kameradan görüntüleri gösterdi. "Shoto, bak, burada o yaratıklardan var dedim, bana inanmalıydın!"

Gözlerimi büyütüp ekrandaki hareketli gölgeye odaklandığımda bir anda nefesim kesildi.

Uzun kuyruğunu ve diğer deniz canlılarından onu net bir şekilde ayırabilen insanlarınkine benzer uzuvlarının olduğunu görebiliyordum.

Gerçekten de bir Denizkızı.

"Çabuk... Çabuk ağ at! Luca, hala neyi bekliyorsun?"

Heyecanla olduğum yerde zıplıyordum ve hafifçe Luca'yı yumrukluyordum. Luca ağı attıktan sonra gemideki bazı denizciler suya girmek için hazırlanmış ve denize dalmıştı.

Bu, insan biyolojisi tarihindeki en şaşırtıcı keşiflerden biri olacaktı.

Birkaç dakikanın ardından suyun yüzeyindeki hareketlenmelere dikkatimi verdim. Ağ, içindeki yaratıkla beraber yükselmeye başlamıştı. Uzun ve koyu renkli kuyruğunun ucunu daha net görünce nefesim kesildi.

İnsanlık tarihinde keşfedilen tek Deniz Kızı türü, Hint Okyanusu'nun kızıl kuyruklu deniz kızıydı. Fakat bu farklıydı. Kuyruğu siyah ama saf siyah da değildi.

Yansımadan mı bilmiyorum ama kuyruğunda mavi ve kırmızı renkli parıltıları görebiliyordum.

Birden aklıma Çin'de tanıştığım yaşlı araştırmacının sözleri geldi.

"Derin ve Karanlık Suların Şeytanı" diye bahsedilen bir yaratık. Kuyruğu kırmızı, siyah birazcık da lacivert. Tıpkı gözlerimin önündeki gibi.

Bu yaratığı bana yüzünden çok net bir şekilde anlaşılan korkuyla anlatmıştı. Kaplan köpekbalığından daha korkunç olduklarını söyledi. Fakat korkulması gereken saldırganlıkları değil sahip oldukları şeytani güçtü.

Merman ᵛᵒˣᵗᵒHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin