Cecilia o gün görebileceği en güzel rüyayı gördüğünü düşündü. Yaşananların hepsinin gerçek olamayacak kadar güzel bir rüyanın parçası olduğuna kendini inandırmıştı.
Tıpkı bir yaz gecesinde ansızın zihnine yerleşen, dudaklarında tebessümlere yol açan rüyalarından biriydi.
Ancak yeşil gözlerini kırpıştırdığında parmak uçlarını yastığına götürmeye çalıştı. Elleri arkasına hizalanmış, hareket edemiyordu. Yataktan doğrulmaya çalıştı, başarısız denemelerinden sonra, en nihayetinde dizlerinin üstüne oturabilmişti. Uyandığı yatağın kendi yatağı olmadığını fark etmesi uzun sürmedi.
Başını hafifçe arkasına çevirdi, gözleri ani bir şok dalgasıyla aralandı. Ellerini kıpırdatamamasının sebebi bağlı olmalarıydı, zincire bağlanmıştı.
Ardından geceliğine bulaşan kanların kuruduğunu gördüğünde, aslında dün gece yaşanan hiçbir şeyin rüya olmadığını anladı. Başına yayılan ani ağrıyla dudaklarını ısırdı. Gece yarısında olan her şeyi hatırlamak adına belleğini yoklamaya başlamıştı.
"Sana kusmanı söyledim."
"Nasıl?" Genç kızın gözleri üzüntüyle sönüyordu. Karşısındaki kişi çok farklıydı, şimdiye kadar gördüğü zulümlerden bu yana ilk defa kendini iyi hisseder olmuştu. Kendisine ilk defa ölmemesini söyleyen biriyle tanışmıştı. "Nasıl olur da ilaçları ölmek için içtiğimi anlayabilirsin?"
Gözyaşlarını serbest bıraktı. İblis lordu artık sinirlenmeye başlamıştı. Cecilia'nın ağlayışları, hıçkırıkları, kırılganlığı onun için fazlasıyla sinir bozucuydu. "Bu kaçıncı ağlayışın?"
İblis lordunun sinirli ses tonu kulaklarına geldiğinde Cecilia utançla başını öne eğdi. Muzan'ın yüzünde belirmiş damarlar katlanamadığının bir göstergesiydi. "Senin için yaşam bu kadar kolay çöpe atılabilecek bir nesne mi?"
"Değil," dedi sesinin titremesine izin vererek. Ağlamaktan kızaran yüzünden dökülen gözyaşlarını elleriyle silmeye çalıştı. "Ben... sadece onlardan kurtulmak istedim."
"İntihar etmeye çalışarak mı kurtulabileceğini düşündün?" Sinirle bakan erik kırmızı gözlerin yerini hissizlik doldurmuştu.
Hıçkırıklarını tutmaya, gözlerinin uçlarından yaşlar gelmesini önlemeye çalıştı. Onun gibi güçlü biri için yalnızca, koskoca bir zayıflık olduğu için utanç duyuyordu. "Ölürsem tüm acılarım geçer diye düşündüm."
"Hiçbir şey geçmeyecek," Muzan, Cecilia'ya yaklaştı. Parmak uçlarını genç kızın çenesine doğru götürdü. Cecilia artık onun korkutucu irislerinden başka hiçbir yöne bakamıyordu. Gözlerini başka yöne çevirmek istese dahi yön duygusu dengesizleşmişti. Siyah, kıvrımlı saçların yanaklarına değdiğini hissedebiliyordu. "Tüm acıların sonsuza dek peşinden gelecek, tıpkı gölgen gibi senden asla ayrılmayacak."
Parlayan irislerin verdiği o korkutucu aurayı iliklerine kadar hisseder olmuştu Cecilia. Zihnine yayılan yaşama isteği, kulaklarını çınlatan ses tonuyla birlikte yer bulmuştu. "Şimdi ağlamayı kes ve kusmaya başla."
Kusma sesleri beynine kazındığında hatırlamayı bıraktı. Bacaklarını kaplayan yorganı, içinde bulunduğu yatağı, etrafını sessizce incelemeye koyuldu. Sıradan, tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir kadın odasına yerleştirilmişti. Fakat elleri zincirliyken hiçbir ihtiyacını gideremeyeceği apaçık ortadaydı.
YOU ARE READING
Belladonna - Muzan Kibutsuji
FanfictionBelladonna bitkisinin bir damlası gözlerini etkileyici bir şekilde büyütür, seni hiç olmadığın kadar güzel gösterirdi. Fakat etkisine kapıldığın her damla senin ölümün olurdu. Belladonna onun için ekilmişti. O bir zehirdi, o etki altına almayı sevi...