Evet bir yeni bölümle daha karşınızdayım. Artık yazmak gittikçe zorlaşıyor benim için. Ama yinede okuyan olduğunu hatırlayıp yazmaya devam ediyorum çabalıyorum. Fikirleriniz önemli yorumlarınız hikayeyi şekillendiriyor. Bu bölümde hikayeye iki taş daha girecek bilginize
S: Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz ha?! Bir kız yüzünden görevi unuttunuz ve it dalaşına mı girdiniz?! Bana bakın hemen şimdi kenidinize gelip işinize dönün bu görev iki gün sonra bitecek DAHA SONRA NE BOK YERSENİZ YİYİN! "Odayı bir sessizlik kaplamıştı. Jiyeon ve Stal tam aramızda ikimizide tutuyorkardı. Ben birşey yapmamıştım yinede sessiz kalmak şu an için en mantıklısıydı. Myungsoo ve Jiyeon bir süre birbirlerinin gözlerine baktıktan sonra Myungsoo kapıya doğru gidip yüksek sesle konuştu."
+ Eğer bir daha kardeşimi ağlatırsan seni affetmem Kai! "Ah sanırım az önce oluşan kalabalığa oynuyordu. Ardından Stalin elinden tutarak odadan çıktı. O an Jiyeon'a baktığımda gözlerinde kafedeki o yoğunlaşmış ve gözlerinin kızarıp dolmasına sebep olan duyguyu gördüm.. Meleğim acı çekiyordu.
*** Jiyeon Bakış Açısı***
Gözlerimi tekrar açtım. Bu gece bunu kaçıncı yapışım gerçekten bilmiyorum. Uyuyamıyordum bir türlü. Yatakta doğrulup saçlarımı karıştırdım. Ayaklarımı yataktan aşağı sallayıp terliklerimi giyerek ayağa kalktım ve banyoya girdim. Ilık bir duş aldıktan sonra üzerime siyah bir şortla onu örten beyaz bir tişört giydim. Saçlarımı açık bırakıp oturma odasına geçtim. Koltuğa sarılmış bir halde uyuyan Kai'yi görünce elimde olmadan gülümsedim ve üzerini örttüm. Pek başarılı olmasamda en azından poposunu kapamıştım kötü rüyalarlar görmez. Gülerek odadan çıkıp etrafta dolaştım. Saat daha beşti ve daha güneş doğmasada etraf karanlık değildi. Otelin arka kapısından çıkıp ağaçların arasına yapılmış olan yolda ilerlemeye başladım. Bir süre yürüdükten sonra bir banka oturup dökülen kiraz yapraklarına baktım. Yanımda birinin varlığını hissetmemle gözlerimi ona çevirdim.
- Bu saat tamda dolaşmak için uygun saat oldukça güzel ve sessiz benim sevdiğim gibi...
+ İnsanları sevmiyorsun anlaşılan? "Hafif tebessüm etti ve gözlerini yerdeki taşlara sabitledi."
- Onlara ihtiyacım yok benim. Sessizlik tek ihtiyacım olan şey.
+ İhtiyacın var... Korkunç olsalarda. Nefret etsende insanlara her zaman ihtiyacın olur. Ailen mesela...
- "Umursamazca güldü.. Pürüzsüz yüzünde kıvrımlar ortaya çıkmasına sebep olmuştu bu.. Bu yaşta bunların o yüzde işi neydi ki.. Şimdi fark ettimde gözlerinin altında torbalar oluşmuştu. Ona bakmayı keserek bende yerdeki taşlara gözlerimi sabitledim" Onlardanda nefret ediyorsam ne olacak? Onlar yüzünden böyleysen?
+ "Ellerimi iki yana koyarak ayaklarımı yavaşça salladım." Ne kadar korkunç olsalarda onlara ihtiyacın var. Her ne kadar hiç varlıklarını hissetmesende her ne kadar sana hiç evlatları gibi davranmasalarda. "Gözlerini üzerimde hissetsemde dönüp ona bakmadım" birgün sebepsizce çekip gittiklerinde... Eve günlerce gelmeyip telefonunu açmadıklarında. Karşına bir yıl sonra çıkıp seni tanımamazlıktan gelip aslında çocukları olmadığını söylediğinde onlara ihtiyacın olduğunu anlarsın. "İki kolun beni sardığını ve kendine çektiğini hissettim bana sarılmıştı. Bense tepkisiz bir halde kalmıştım. Bir süre sonra ayrıldığında kızarmış gözlerini benimkilere sabitledi."
- Üzgünüm ben sadece... üzgünüm. " Başımı iki yana sallayarak önemli olmadığını ifade etmeye çalıştım." Ben Minho bu otelin sahibiyim. " Biranda kafamı yerden kaldırıp gözlerine baktım. Otelin sahibi o değildiki ya beni etkilemek için söyleyordu yada bizim işler aslında göründüğünden daha karışıktı. Bozuntuya vermeden gülümsedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsin Sen? (Düzenleniyor.)
Fanfiction- Sen o'sun Rian! Öldüğünü sanmıştım. Yaşıyorsun. "Kafasını iki yana sallayıp ona sarılan kızı itti ve baş parmağıyla isim kartını gösterdi." - Jiyeon ismim seni sersem okuma yazman yok mu? "Arkasına bile bakmadan ilerlemeye başlayan Jiyeon'un arkas...