One day' 2.

86 8 14
                                    

Sabahın, daha horozların bile uyanmadığı saatte orospu Chanyeolun iğrenç alarmı yüzünden ikimizde uyanmış uykulu bir şekilde kaldığımız yurdun mutfağı yerine benim odamda karşılıklı kahvaltı ediyorduk. Daha doğrusu ben ediyordum Chanyeol ise nerden bulduğunu anlamadığım gazeteye sanki anlıyormuş gibi göz atıyordu.

Muzlu bebek bisküvilerimin üzerine yine muzlu süt dökerken karşımda oturmuş bacağını bacağının üzerine atıp gazete okuyormuş gibi yapan ve şapırdatarak limon yiyen Chanyeola sinirli şekilde baktım.
Limondan nefret ederdim. Bunu bildiği halde sabah sabah beni çıldırtıyordu.
"Chanyeol şunu yapmayı kes."
Bana bakmadan umursamazca sordu.
"Neyi bebeğim?"

Derin nefes aldım ve elimdeki süt kutusunu kafasına boşaltmamak için hızlıca masaya bıraktım. Yoksa 3$ verdiğim şu muzlu süte yazık olacaktı.
"Yüzünü felç geçirirmiş gibi yaptığı halde limon yemeye devam etmeyi? Çirkin suratın midemi bulandırıyor."

Beni takmayıp kendisine 3 beden büyük olan gözlüklerini düzeltti ve bilerek daha sesli şekilde yemeye devam etti.
Bacağını masanın altından benim üzerime atacağı sırada kaşığımdaki bebek bisküvili kahvaltım inekli pijamama döküldü.

Masayı kafasına geçirmemek için kendimi zor tutuyordum çünkü bu lanet olası sandalyeyi ikinci el bi mağazadan kavga sonucu zorla almıştık. Yeni bir masa bulana kadar yemekleri yerde yemeye dayanamayacağım için bu fikri es geçtim.

Sonunda gazeteyi kenara bırakarak bana döndü.
"Yeni aldığım turuncu sweatshirtün nerede olduğunu söyle bugünlük limon yemeği keseyim."

Sabahdan beri neden böyle davrandığını şimdi anlamıştım. İçimden kahkaha atarak gözlerimi kaçırıp çemkirdim.
"Ben nerden bileyim be kokuşmuş sweatshirtünün nerede olduğunu. Kıyafetlerinin bekçisimiyim ben senin aptal."

Bacağını üzerimden çekip ayağa kalkarak masanın üzerinden bana doğru yaklaştı.
"Her yeni aldığım kıyafeti benden habersiz sormadan etmeden kaçıran sensin. Şimdi bana o çok beğenerek aldığım sweatshirtün giyilecek durumda olduğunu söyle Baek."

Bu haline kıkırdadım, elimdeki kaşığı iki yana salladım ve tatlı tatlı dudağımı emerek kafamı sağ tarafa doğru yatırdım.
"Asla ona ne olduğunu bilemeyeceksin Channiiee."
Chanyeol masanın üzerinden biraz daha bana doğru yaklaşarak tam gözümün önünde limonu sertçe ısırdı. Koca limonun suyu gözüme fışkırmıştı.

"ŞİMDİ SİKTİM SENİİ CHANYEEOLLLL"

Bir elimle yanan ve sulanan gözümü tutarak Chanyeolun arkasıyca koşuyordum. Göt herif kahkaha atarak 2 metrelik boyuyla evin içinde benimle kovalamaca oynuyordu.

Böyle yakalayamayacağımı anladığımda durdum ve gözümün acısının geçmesini bekledim. Oda koltuğun arkasında durmuş koşmaya hazır vaziyette yapacağım hareketi bekliyordu. Sırıtarak dudağımı dişledim ve olduğum yerde sallanmaya başladım.

"Chanyeol biliyormusun o turuncu yeni aldığın ve çok beğendiğin sweatshirtünü hiç beğenmedim. Çok sade geldi gözüme bu yüzden ona şuan internette trend olan batik desenlerden yapmaya çalıştım bekle getireyim eminim çok beğeneceksin."

Hala deli gibi sırıtıyordum. Korkuyla yüzüme baktı ve nefesini tuttu.
Eğilerek koltuğun altına sakladığım sweatshirtü çıkardım. En son bıraktığımdan daha kötü haldeydi.
Çamaşır suları döktüğüm yerler iyice kurumuş ve çürümüştü. Üzerine sanki köpek kusmuş ve öylece bırakılmış gibi duruyordu.

Chanyeola baktığımda sinirden kıpkırmızı olmuştu ve ne yapması gerektiğini bilmiyor gibi hali vardı. Kahkaha attım ve ona uzaktan öpücük gönderdim.

Bir anlık gözüm yan tarafta duran saate kaydığında artık herşey için çok geçti. İkimizde Chanyeolun deyimiyle ucuz sigaradan bıyıkları sararmış Nikolün dersine tam 17 dakika geç kalmıştık.

••

Derse sadece 17 dakika geciktiğimiz halde yaşlı orospu Nikol oturmamıza izin vermemiş 2 ders sınıfın kenarında çocuk gibi ayakta bekletmişti. Bu sırada Chanyeol hiçbir sorun yokmuş gibi sürekli ensemdeki saçlarımı çekiştirmiş ve sabahki sweatshirtünü ne kadar çok sevdiğini yakınıp durmuştu.

Şimdide Chanyeolun kolunun altında ağrayan bacaklarımla yemekhaneye doğru yürümeye çalışıyordum.
"Channie bacaklarım ağrıdı daha fazla hareket edemem yola bensiz devam etmek zorundasın."
Orta parmak çekerek - bu seni sırtımda taşımayacağım anlamına geliyordu- umursamadan yürümeye devam etti.

Sinirlenerek hızlıca ona yetiştim ve okul koridorunda olduğumuzu umursamadan poposuna sert şaplak atarak koşmaya çalıştım. Kahkahalarımı duyan birkaç kişi bize bakmış ve gülerek bizi izlemeye devam ettiler. Bu sırada arkamdan boğa gibi sekerek gelen Chanyeolde intikamını almak istermiş gibi enseme doğru üflemiş ve birlikte yemekhaneye geçmiştik.

••

"Şu yağlı pis ellerini saçıma değdirip durmasana salak."
"Görende seni temiz sürekli duş alan biri sanacak." Gözlerimi devirdim.
"Ee öyle değilmi zaten?"

Chanyeol iki saattir açamadığım peynir sosunu elimden kaptığı gibi açarak önümdeki patates kızartmasına ekledi ve çatalını batırıp tadına baktı. Yeniden 2-3 patatesi ağzına tıkıp konuştu.
"En son yarıyıl tatilinde olduğumuz için ve zaten birkaç hafta evdeyiz yıkanmaya ne gerek var diyerek 2 hafta boyunca duş almamıştın."
Yüzünü buruşturdu.

Umursamadım ve patatesleri iyice karıştırdım.
"Suya tasarruf ediyordum senin aksine ne var bunda?"
Kendimi korumak için söylendim.
Dayanmadan kocaman patatesleri ağzıma tıktım.

Chanyeolda önündeki kızarmış tavuğu didikleyerek derin nefes aldı.
"Peki aynı gün bulaşık yıkama sırası sende olduğu halde ve sen musluğu açık bırakarak televizyonda gördüğün 'suşi nasıl yapılır' isimli programı izlediğin için lavabodan taşan o kadar suya ne demeliyiz?"

Elimi enseme atarak birşeyler düşündüm. Ben Byun laf sokucu Baekhyundum onun gibi bir uzun kulağın lafının altında kalamazdım.
"Suşi sevmem suçsa öldür beni Chanyeol." Ciddiyetle bakışlarımı yüzünde gezdirdim.

Göz devirerek tavuğun etini eliyle koparttı ve bana doğru uzattı. İğrenerek elini itekledim.
"En son suşi yediğimizde evde ağlayarak kendime yeni aldığım diş fırçamla dilini firçalıyordun."

Aklıma gelen anıyla kahkaha attım ve keyifle önümde duran patatese biraz daha peynir sosu ekledim.
"Tadını beğenmedim napabilirim? Sanki çiğ balık yiyormuşum hissi bırakıyordu. Hem ayrıca ağlamama dayanamayarak pizza söylemiştin."

Chanyeol elindeki çatalı kafama geçirmek ister gibi sertçe sıktı.
"İlk olarak suşide zaten çiğ balık vardı. İkincisi sana o çok ısrar ettiğini suşiye 17$ verdiğimiz için pizza almayacağımı söyledim. Gece gizlice kredi kartımı alarak kendine mega boy pizza söyleyen sendin gerizekalı."

Hatırlayınca yüksek sesli kahkaha attım ve Chanyeolun tabağında duran henüz yemeye başlamadığı konserve mısırları ağzıma attım.
"Sende kartını öyle ortalıkta bırakmasaydın. Hem sen niye kart kullanıyorsunki? Zenginsin, benden gizli paran varda benimmi haberim yok?"

"Yakalaa beni Channiie diyerek cüzdanımdan tüm paralarımı alarak Han nehrine doğru koştuğun ve ayağın takılınca dengeni kaybettiğin için nehre düşerek tüm paralarımı kaybettiğin günden beri evet kart kullanıyorum."

Yüzümü burusturdum. Onun yerinde olsaydım şuan kendimi boğazlamış olurdum o ama sadece beni nehirden kurtarmış ve gece boyunca ateşlendiğimde koştuğum için azar çekmişti.Para konusunu açmamıştı.
"Benden nefret ediyor olmalısın?"

Önümde duran patateslerime çatalını daldırarak ağzına götürdü. Birkaç saniye sonra çaki gibi suratıyla sırıttı.
"Aslında evet ama bunlar için kızgın değilim çünkü sana söylemediğim birşey vardı Baekkii."

Bu sesi tanırdım kesin bir bokluk vardı.
"O diş fırçasıyla beyaz converslerimdeki çamurları ve köpek pisliklerini temizlemiştim."

Herkese yeniden selamm
1 günde 2 ayrı kitaba bölüm yazarak yorgunluğumu belirtmek isterim :'(
Vote ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok sevinirim scxsvird
Diğer bölümle görüşmek üzere
( ˘ ³˘)

The Bane Of My Life || ChanbaekWhere stories live. Discover now