Bölüm 43

436 11 4
                                    

"Jelibon nerdesin?"

Elimde tuttuğum mama kabıyla tüm evi aramıştım. Ama Jelibon bir türlü ortada yoktu.

"Belki bahçededir hayatım." Tüm gün boyunca aramıştım ama yoktu işte.

"Bahçeyede baktım yok." Mama kabını yere bırakarak Uygar'a döndüm.

"Bizi bırakıp gitti galiba." Oldukça üzülmüştüm. Onu bulduğum da aç ve susuzdu. Şimdi kim bilir neredeydi?

"Üzülme bitanem belki geri gelir." Yanağımı öperek koltuğa oturdu. İçim bir tuhaf olmuştu. Ona o kadar alışmıştım ki her gün uyanıp mamasını koyuyordum.

"Nasıl gitmiş olabilir ki?" Uygar'ın yanına oturarak surat astım. Canım iyice sıkılmıştı.

"Güzelim asma yüzünü, bak yarın evleniyoruz bunu düşün." Tek derdim Jelibon'nun gitmesi olsa iyiydi. Beynimdeki tümör, her geçen gün beni daha da ölüme yaklaştırıyordu.

"Güzelim benim." Şakağımı öptüğünde tebessüm ederek bakışlarımı televizyona çevirdim.

Telefonum titremeye başladığında irkilerek, hemen cebimden çıkarıp arayan kişiye baktığımda biraz gerilmiştim. Anında meşgule atarak babamı reddettim. Beni ikna etmeye çalışmasını istemiyordum.

"Baban arıyor neden açmadın?" Telefonu yanıma bırakarak koltuğa yaslandım.

"Konuşacak bir şeyim yok çünkü."

"Daha öncede aradı mı?" Başımı evet anlamında sallayarak tüm dikkatimi televizyona vermeye çalıştım.

"Hiç bahsetmemiştin bana." En azından babamın İstanbul'a yerleştiğini söyleyebilirdim.

"Aslında buraya taşınmışlar. Benimle görüşmek istediği için arayıp duruyor."
Babamın burada olduğunu bilmeye hakkı vardı.

"Sen ne zaman öğrendin ki? Bana hiçbir şey söylemedin." Biraz bozulmuş gibi olsa da durumu toparlamak adına gülümseyerek ona döndüm.

"Bende daha yeni öğrendim zaten. Sadece sana söylemeye fırsatım olmadı."

"Ne bileyim, bu ara nikâh telaşından mı ne çok gerginim. Özellikle babalarımız konusunda." İkisinin de evleneceğimizden haberi yoktu.

Bunlar benim için şuan pekte sorun sayılmazdı. Çünkü hayati tehlikem hala devam ediyordu. Sabahtan beri babamın ve Emir'in aramalarına geri dönmemiştim.

Her sabah uyandığımda, bugünde gözümü açabildim diye şükrediyordum. Başımda, her geçen gün daha da büyüyen bir tümörle nasıl yaşayabilirdim ki?

"Ne oldu birtanem cevap vermedin?" Düşüncelerim arasından sıyrılarak bir şey belli etmemeye çalıştım. Her şeyi nikâhtan sonra tek tek anlatacaktım. Şuan sadece anı yaşayıp mutlu olmak istiyordum.

"Yarın büyük gün, onu düşünüyorum."
Yarın saat 3'te nikâhımız vardı. Ve ben sonsuza dek onun soyadını taşıyacaktım.

"Sana artık karım diyebileceğim." Saçlarımı geriye atarak yanağımı öptü.

"Ben bir bitki çayı içsem iyi olacak. Sende ister misin?"

"Tamam olur." Ayağa kalkıp mutfağın yolunu tuttum.

Bardakları çıkarıp tezgaha koyarken, bir an gözümün önüne ameliyathane gelmişti. Musluğu açıp yüzüme su serperek bunları düşünmemeye çalıştım.

"Allahım ne olur yardım et." Tezgaha yaslanarak ısıttığım suyu bardaklara döktüm. Derin bir nefes alarak bardaklarla beraber salona yürüdüm.

KALBİMİN SAHİBİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang