/3/

25 2 0
                                    

Sonraki bir hafta pek bir şey değişmedi. Yalnızca otobüste beni ilk gördüğü zaman şaşırmış gibiydi. Yine karşısına oturmuştum, ama aramızda bir konuşma geçmemişti. Diğer günlerde de sanki bilerek önü boş olan bir yere oturuyormuş gibi hep karşısına oturabilmiştim.  :*

Hiç konuşmasak da birlikte okula gidip dönüyor, okulda da genelde beraber oluyorduk. İlk gün ben onun masasına oturmuştum kantinde. Bu biraz zor olmuştu çünkü iç çatışmam uzun sürmüştü ama evet oturmuştum. Sonraki günlerdeyse sırayla birbirimizin masasına oturmuştuk. Konuşmadan yalnızca oturup yemek yiyip tekrar sınıfa dönüyorduk. Sınıfta yan yana oturmuyorduk ama o yerini değiştirmişti. Önceden aramızda iki sıra vardı ama artık o benim önümde oturuyordu. Bir anda nasıl bu kadar yakınlaştığımızı bilmiyorum ancak bu o kadar muhteşem hissettiriyordu ki...

Artık onu kapısının önüne kadar takip edemesem de bir yere kadar gidiyorduk. O yerden sonra sürekli bana baktığı için rahatsız olduğunu düşünerek zor da olsa bırakmıştım.

Yine yalnızca karşılıklı bir şekilde oturuyorduk. Kulaklıkları takılıydı yine ve kendi kendine sallanıyordu. Eğer duyamıyorsa nasıl müzik dinleyebilirdi ki? Bunu sormam gerekiyordu ama hiç konuşmuyorduk ve buna cesaret edebileceğimden emin değildim. Ki coğrafya öğretmenin geldiği günden sonra çalışmaya başladığım beden dilini tam olarak yapabildiğimden emin değildim. Eğer saçma şeyler söylersem nasıl düzeltebileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Bu yüzden sustum ve onu müzikleriyle rahat bıraktım. Ancak bir türlü bitmeyen yol boyunca çok sıkılmıştım ve geçen her saniyede aklımdaki soruların artışını durduramıyordum. 

Sonra gelen saçma cesaret ve onun bakışlarını bana çevirmesi sonucu aklımda kaldığı kadarıyla ellerimi hareket ettirerek "resim yarışması ne oldu?" diye sormaya çalıştım. Şaşırmışa benziyordu ve yüzündeki ifade ,küfür mü ettim acaba, diye düşünmeme sebep oluyordu. Etrafına baktı ve sonra çok hafif yaklaşarak "kazandım ama ödülü istemedim." dedi. 

Konuşabiliyordu. Sesi harikaydı. Bu da engelinin doğuştan gelmediğini gösteriyordu.

Şaşırmıştım çünkü o resmi önemsiyor gibiydi. "Neden?"

Yerinde rahatsızca kıpırdandı. "Ödülü tüm okulun önünde verecekler... İstemiyorum."

Bir kaç dakika sessiz kaldığımızda ne kadar sormak istemesem de içimde tutamadan hızlı hızlı ellerimi havada oynattım. "Eğer duyamıyorsan-" bir kaç saniye bekledim ve devam ettim "nasıl müzik dinliyorsun?" 

Kulaklıklarından birini çıkartıp bana biraz daha yaklaşarak kulağıma yerleştirdi. "Sesleri duymazdan gel." diye mırıldandı. Müziği son ses açmıştı ve kulaklık titriyordu adeta. 

"Ritmi titreşimlerle takip ediyorsun..." 

Dudaklarımı izledikten sonra yavaşça kafasını salladı ve karşılıklı otobüs koltuklarında resmen dip dibe olduğumuzu hatırlamış olacak ki bir anda geri çekildi. 

O çekilmeden bir kaç saniye önce de bana dank etmişti. Kokusu...

Yüzü mü kızarmıştı? Kıpkırmızı olmuştu.

Hemen sonrasında ineceğimiz durağa gelmiştik. Yine yan yana ancak daha yakın bir şekilde yürüyorduk.

Kalbim çok hızlıydı. Niye böyle şeyler yapıyordu ki şimdi. Bir kaç kez göğsüme yumruk atarak geçirmeye çalışsam da hiç bir işe yaramamıştı. Karşımda şaşkınca bana bakan Erez'i görünce de vazgeçmiştim zaten.

Okula vardığımızda yanımdan ayrılacağını düşünsem de benimle birlikte okula, sınıfa girdi. Sonrası aynı geçti yine. Tek fark kalbimin ritimleriydi sanırsam.

 AY GİTMİYO. Şüphesiz her gün bu bölümün karşısında mal mal oturarak cümlelerimi izledim. Bu bölüm uzun olucaktı ama cidden gitmiyor...


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 04, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

can you hear me? //bxbWhere stories live. Discover now