34. Bölüm

2.5K 260 52
                                    

Kaçmak...
Hayatımda neleri değiştirebilirdi bilmiyordum. Esasen cesaretim yoktu. Yanımda annem olsa neyse korka korka da olsa buna bir cesaret katlanırdım ama annem yoktu ki yanımda. Bir başıma olmak hayatın kıyısından köşesinden tutunamamak ürkütüyordu beni. Yok benim yapabileceğim bir şey değildi.

Bir insana korkuyu öğretmişlerse, o insan kolay kolay sindiği yerden başını çıkaramazdı. Bende öyleydim. Her yaşadığım olay korkuyla çepeçevre sarıp sarmalamıştı tüm benliğimi.

"Ne diyon, aklına yattı mı?"

"Yoh" dedim. "Ben korkuyom. Bu evden çıktığım an peşime düşerler!"

Korkma ben yanındayım falan der zannetmiştim. Demedi...

"Eğer burada durmaya devam edersen başına geleceklere herkes seyirci kalacak. Sana ne kötülük yaparlarsa yapsınlar, kimse suçlu görülmeyecek. Tek suçlu sen olacaksın Adile. İnsan bile bile neye kendine zulmeder heç bilmem. Bu ettiğin yanlız sana zulüm bilesin!"

Ağlamaya başladım. "Yanımda yine olacak mısın?"

Yutkundu. Bakışlarını benden öteye çevirdi. Bu hareketi tüm güvencimi yerle yeksan etti. Yine bir başıma mı kalmıştım? Çaresizlik usulca ulaştı baş ucuma, üzülme ben varım dercesine...

"Benim senin yanında olmam gayrı imkanı yoh Adile. Ah seni nasıl sevdi bu kahrolası yüreğim. Bir bilsen... Emme mecburum artık başkasına... Tek elimden gelen seni bu köyden çıkarabilmek, başka bir şey gelmiyo elimden inanki"

Onca sözü arasından tek seçdiğim, 'Başkasına mecburum' oldu. Ne demek istemişti? Yada aklıma gelen o korktuğum cevabı kondurmak istemedim. Gönlüm sevmiyordu İsmet'i ama büyük bir minnet ve güven duyuyordum ona. Dağ gibi istediğim vakit sırtımı dayabileceğim, ulu ağaçlar gibi gölgesinden istifade edeceğim mert bir delikanlıydı. Daha açık konuşsun diye üsteledim.

"Niye benle gelmiyon gayrı? Bitti mi bana olan yüreğinde ki sevdan?"

"Gelemem" dedi. O çaresizliği öyle bir yansıtıyordu ki sesi. Bense küçük bir çocuğun çaresiz inadı gibi ha bire benimle gelsin beni yine koruyup kollasın istiyordum.

"Ben sensiz bir başıma neylerim heç düşündün mü? Yol bilmem iz bilmem. Gittiğim yerde buradan daha beteri gelirse ya başıma bunları da hesap ettin mi?"

"Deme öyle..." O da ağlıyordu artık. "Evde beni bekleyen gayrı bir avradım var Adile."

Sanki biri ayağıma çelme takmıştı da sert bir şekilde yere düşmüştüm!

"Ne ara?" dedim bir fısıltı gibi. Gönlüm inanmak istemiyordu. Son dayanağımı da kaybettiğimi kabullenmek pek zordu.

"Sen eve döndükten dört gün sonra civar köylerden kimsesiz bir kız bakmaya başladılar. Buldular da. Babası yetmiş yaşlarında. Anası öleli çok oluyomuş. Babam kesenin ağzını açıp vermiş başlık parasını almış gelmiş kızı. Senden boşanmam nasıl tekme tokat olduysa o kızı nikahıma almam da öyle dayağın korkusuna oldu."

Hafifçe başını kaldırdı baktı bana. Bense hala duyduklarıma inanamıyordum. Öte yandan nasıl da şaşkınım. Baba zoruyla evlenen çok kıza şahit olmuştum ama bir erkeğin dayakla sindirilerek evlendiğini duymak öyle şaşırtıcı bir durumdu ki anlatamam. 

"Allah mutlu mesut etsin. Senin mutlu olduğunu yuvanda saadetle yaşadığını bilmek isterim. İnşallah çok mutlu olursun. Üzme karını emi?"

"Adile canım daha da acısın diye mi dersin. Seni nasıl sevdiğimi bilmez gibi. Bir gönle iki sevda nasıl sıvar. Puşt muyum ben?"

"Vallahi senin iyiliğini istediğim için dedim. Çıkar at o gönlünden beni. Yazık değil mi elin kızına? Yazık o da benim gibi kimsesiz garibanın tekiymiş. Çok sev garını. Bu hayatta hiç kimse senin kadar sevemezsin onu. Kim ne kadar iteler, ezerse kötülüğüyle canı bir o kadar az yanar. Bilir ki dağ gibi eri var sevdası var. Her şeyin üstesinden geleceğini zanneder. Emme sende o garibana benim yüzümden yüz çevirirsen her günü azaptan beter olur."

KÖRDÜĞÜM 2 AdileWhere stories live. Discover now