Bir Şans Mı Lanet Mi?

228 36 61
                                    

Çürümüş olan ceseti Shield ajanları tarafından imha edilmişti, cesedin son halini görenler en başta Steve'e garip garip baksalar bile bu fazla uzun sürmemişti, Steve'in bile fark etmeyeceğini derecede kısa sürmüştü. Ona ilk cesaret veren kişi Clint Barton oldu: "Gücün inanılmaz, dostum. Bence bu saklanılacak bir güç değil." Herkes de Clint'e hak verdi ve bu bir nebze de olsa Steve'i rahatlatmıştı. Herkesin kendisini yargılayacaklarından çok korkmuştu sarışın adam.

"Peki bizim ismimiz ne olacak? Madem bir gurup olacağız, bir ismi hak ediyoruz bence." Natasha ojeli tırnaklarını masaya vurarak ritim tutuyordu hafifçe. Birkaç göz kendisine çevrildiğinde tek kaşını kaldırarak soruna cevap verilmesini istedi.

"Belki Inhuman olabilir." Clint bir fikir attı ortaya fakat kimsenin sevmediği yüzlerindeki hallerden belliydi. Kumral adam sessizce kafasını sevgilisinin omuzuna koydu ve sessiz kaldı.

Loki, "Defenders nasıl?" diye sordu kısık bir sesle. Tony, "Bunu bir kenara yazabiliriz." dediğinde, birkaç kişi bu ismi sevmediğini söylemişti. Grupte yine sessiz kalan, sadece onları izleyen tek kişi Steve'di. Tony bir elini bol pantolonun cebine koyup Steve'in yanındaki boşluğa oturdu ve yüzünü adama döndürdü, "Steve, eğer aklında güzel bir isim varsa bizimle paylaşabilirsin, bu takımda sen de varsın."

Steve gözlerini Tony'nin gözlerinden kaçırdı sanki suyu ateşten kaçırır gibi hızlı bir kaçıştı, "Benim için fark etmez isim. Ben çoğunluğa ayak uydururum." Sesi biraz özgüvensiz çıkıyordu, hala kendisini tam olarak grubun bir parçası olarak görmüyor gibiydi. Ya da kafasında daha farklı düşünceler vardı fakat bu düşüncelerin ne olduğu belli değildi.

"Artık burada mı kalacağız? Bizim için oda hazırladıklarını duydum." Ortamın sessizliğini Wanda kısık ve tatlı sesiyle bozdu. Ceketinin kollarını sündürmüş ve saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Loki ona baktığında sevimli buldu, biraz fazla sevimliydi.

Wanda'yı cevaplayan ise Bucky oldu, uzun saçını arkasında topuz yapmıştı, giydiği kısa kollu t-shirt ile de demir kolu ortada duruyordu, "Evet, burası bizler için daha güvenilirmiş. En azından alışana kadar beraber hareket etmemiz lazımmış." Eh, kimse de bunu haksız bulamamıştı. Daha ilk günden kendilerini öldürmek için bir ajan içeriye girmişti, üç-beş gün sonrayı düşünmek istemiyorlardı.

"O zaman artık odalarımıza gitsek," diyerek ayağa kalktı Steve. Gücünü tamamıyla, tamamıyla kastı birini öldürecek kadar fazla,  kullandığı zamanlar kendisini yorgun ve halsiz hissederdi. Belki vicdani bir yorgunluktu belki de güçten kaynaklıydı, bilmiyordu. Fakat dinlenme zamanı gelmişti.

Tony de ona hak vererek ayağa kalktı, "Haklısın, hem odalarımızı da görmüş oluruz." Odadaki kimse bunu reddetmedi. Hepsi odalarına çekilip hayatlarının bir günde nasıl değiştiğini düşünmek istiyorlardı. Garip bir histi bu, bir anda oluşan süper güçlü grup, tuhaf güçler, yalnız olmamak–bu güzel bir duyguydu birçoğu için.

Odadan ilk Tony çıktı, çıktığı gibi karşısına bir Shield ajanı dikelmişti. En başta fazla sert gözüken ajan daha sonra dudaklarını yukarıya kıvırdı, bu da onu sevimli yapmıştı, "Odalarınıza gitmek istiyorsunuz sanırsam. Hemen size tarif edeyim. 5. Kat 1 numaralı oda Bay Stark'a, 5. Kat 2 numaralı oda Bay Rogers'a ait. 4. Kat 1 numaralı oda Bay Barton ve Bayan Romanoff'a ait, 4. Kat 3 numaralı oda Bay Barnes'a ait. 3. Kat 1 numaralı oda Bayan Maximoff'a, 3. Kat 2 numaralı oda Bay Loki'ye ait."

Herkes bundan memnun kaldı, beş yıldızlı otel imajı gibiydi aynı. Bir katta sadece iki oda vardı. Birbirlerine baktıktan sonra kimse oyalanmak istemedi, hızlı adımlarla asansörlere bindiklerinde Steve ve Tony aynı asansöre binmişlerdi, tamamen tesadüf olarak.

Sekiz Mühür \\\ ˢᵗᵒᶰʸ⁺ᵃᵛᵉᶰᵍᵉʳˢKde žijí příběhy. Začni objevovat