[32]

747 70 51
                                    


-Jungkook-


''Sizler de kimsiniz?''

''Kim olduğumuzu biliyorsunuz.'' Hana eğilerek selam verdikten sonra ilerledi. Yaşlı adam uzun bir süre beni süzdükten sonra omuz silkerek işine geri dönmüştü.

''Liderin misafiri olsanız bile doğulular burada hoş karşılanmaz, dikkatli olmalısınız.''

''Bunun farkındayız.''

Benim aksime Hana halinden memnun görünüyordu. Burası Namjoon'un evini anımsatsa da bana çok farklı da hissettiriyordu. Bu adam bir hekimden çok şamana benziyordu. Belki de öyleydi.

Odayı incelemeye koyuldum. Rengini kaybetmiş perdelerden içeriye giren ışık yetersizdi. Etrafa asılmış bitkilerin ve garip nesnelerin yaydığı koku yüzünden hissettiğim rahatsızlık ikiye katlanmıştı. Yaşanılmaya uygun bir yer olmadığı açıktı, hele de bir hekim için.

''Peşinde ölüm meleğinin dolaştığı bir adamla gelmiş benden ne istiyorsunuz, genç hanım?''

Ölüm meleği dediği şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Güneydeki insanlar böyle şeylere mi inanıyordu?

''Cevabını bildiğiniz soruları soruyorsunuz. Eminim biz gelmeden önce haber verilmiştir size ki bu olmasa bile bizi gördünüz anda neler olduğunu anlayabilecek kadar akıllı bir şifacısınız, Bay Ak Gölge.''

Adam şaşkınlıkla bize döndüğünde Hana'ya dönmüştüm ben de. ''Onu tanıyor musun?''

''Elbette, o güneydeki en ünlü şaman.''

''Şaman mı?''

''O kelimeyi burada telaffuz etmeyin! Ben sıradan bir hekimim. Büyüyle işim olmaz!''

Haklı çıkmıştım. Her ne kadar yaşlı adam şaman olduğunu inkar etmişse de.

Hana beni sürekli şaşırtıyordu. Ama her zaman konuşma konusunda iyi değildi, bunu görebiliyordum. İnsanları kışkırtmaktan ve onları zor duruma düşürmekten zevk alacağının farkındaydım. Ama şu an ihtiyacımız olan son şeydi bu. Yardımına ihtiyacımız olduğu bir kişiyi sinirlendirmenin de doğru olmayacağının biliyordum. Bu yüzden, buradan kovulmadan önce buna son vermesi gerekiyordu.

''Ak Gölge. Adınız bu, değil mi?''

''Bu isimle anıldığım oldu. Sen de... ölen liderin piçi olmalısın. Çok zamandır gizleniyordun.''

Kim olduğumu bilmesi şaşırtıcı değildi. Yoongi burada olsaydı muhtemelen bana piç denilmesinden dolayı öfkelenirdi ama bu kelimeyi ilk kez duyuyor değildim. Ve haksız sayılmayacağı için de umursamıyordum. Ne de olsa liderin çoktan öldürülmüş olması gereken gayrimeşru çocuklarından biriydim.

''Sınırın ötesindekiler tarafından yaralandım.''

''Bu doğru değil.'' Adam oturduğu yerden kalkıp bana doğru yürüdü. Gördüğüm şamanlarla benzerliğinin olmadığı açıktı. Sakalları birbirine karışmıştı ve kıyafetleri kirliydi. Hekim olduğuna inanmak bile daha güçtü bu haliyle. ''Kaderi değiştirmek biz insanların işi değildir. Eğer yeltenirsen...'' Önümde durduğunda uzandı; refleksle geri çekilmek istemişsem de benden hızlı davranmıştı. ''başına bu gelir.'' Avuç içini göğsüme bastırdığında yakıcı bir sıcaklık hissetmeye başlamıştım. Ama kötü hissettirmedi. Aksine, rahatladığımı hissediyordum. ''Yardımımı istiyorsunuz ama dürüst değilsiniz.''

''Onu kurtarabilir misin?''

Göz ucuyla Hana'ya baktıktan sonra tekrar bana döndü. ''Daha önce böyle bir şeye rastlamadım. Bizden birini öldürmen bile senin için her şeyin sonu iken işi neden zorlaştırmaya çalıştın?''

Revenge - YoonminWhere stories live. Discover now