02

74 7 39
                                    

Uyandığımda alnımda nemli ve soğuk bir bez duruyordu ve çok üşüyordum.

Alnımdaki bezi elime aldım ve oturur pozisyona geldim. Beni birileri bulmuştu ve alnıma bunu koymuştu.

Dur ne ?! Beni birileri mi bulmuştu ?!

"Makine" dedim fısıltıyla, ayağa kalktım ve koşarak kapıdan çıktım.

Gıcırdayan parkelerle, çıplak ayaklarım birbirine çarparak "çap ! çap" gibi bir ses çıkartıyordu.

Makineyi koyduğum odaya girdiğimde makine hâlâ oradaydı, üzerindeki örtü biraz kaymıştı sadece.

Yanına gidip onu düzeltirken arkamdan gelen yaşlı bir erkek sesi "Bende ne zaman ayaklanırsın diyordum." dedi.

Yerdeki İngiliz anahtarını kaptım ve kapıya yaslanmış yaşlı adama çevirdim.

Hiç bir mimiği oynamayan yaşlı adam tekrar konuştu "Eğer bana neler olduğunu anlatırsan" dedi ve işaret parmağıyla arkamdaki makineyi işaret ederek "Onu tamir etmene yardım ederim." dedi.

Güvenmeli miydin bilmiyorum ama yardıma ihtiyacım vardı.

"Benden kimseye bahsetmezsen, sıkı bi anlaşma yaparız." dedim.

Bu kelimeleri Tony ile kapı dinlerken öğrenmiştik ve her zaman paçayı bir şekilde kurtarırdık.

Adam gülümsedi ve "Eminim oğlumla iyi anlaşırsınız." dedi.

Ne yani birde oğlu mu vardı ?!

"Hadi masaya geçelim, ah az daha unutuyordum. Ateşine bakmamı ister misin ?"

Artık üşümüyordum. Belki de bu saçma seyahat yüzünden olmuştu.

"İyiyim."

"Hangi yıldayız ?"

"1790"

~19 yıl sonra, 28 yaşında~

Çoktan yaşlı Frank ölmüştü, Oğlu Hanry ile hâlâ makineyi tamir etmeye çalışıyorduk.

Makinenin üzerindeki kağıtlarda yazan her şeyi denedik fakat hiç biri olmuyordu.

"Hey , Hanry ben kırılan tornavidanın yenisini almaya gidiyorum !" dedim

"Ben giderim !"dedi aceleyle.

"Tabi orda Carol var değil mi ?" dedim dalga geçmek için. Carol gideceğim dükkanın sahibiydi.

"Defol !"

Askılıktaki sırt çantamı ve siyah şapkamı kapıp dışarı çıktım. Dışarısı günlük güneşlik piknik havasıydı. Etrafta uçuşan beyaz erik ve badem çiçekleri, karamsar ara sokaklara renk katıyordu.

Çantamın kolunun ikisinide koluma geçirmiş, Hanry'nin kafası yüzünden kafama oturmayan şapkamın ayarını düzelmeye çalışıyordum.

İnsanların suratımı görmesi umrumda değildi, önemli olan eve giderken görmeleriydi ve ya çıkarken ama ev ara sokakta olduğundan kimse görmüyordu.

Saçma ve gereksiz eşyalar satan bir yere gelmiştim.

"Günaydın Mia." dedi kasiyer ve aynı zamanda dükkanın sahibi Carol.

"Sanada." dedim ve sıcak gülümsememi suratıma yerleştirdim.

Her zaman geldiğim çok az yerlerden biriydi. Tirnavidaların olduğu rafa gittim ve yıldız uçlu olanı elime aldım ve Carol'un yanına gittim.

Lost | Tony Stark ~Askıda~Where stories live. Discover now