Eve Dönüş

29 5 0
                                    

Otelden çıktığım an bir taksi çevirdim ve taksideyken Sedef'i aramak için telefonumu elime aldım fakat göremiyordum bu yüzden yakın gözlüğümü gözüme yerleştirerek ekrana baktım. Bu durum içime oturan ve beni en çok üzen şeydi. Saçlarım bile tam beyazlamamışken görme durumumun bozulması aynı zamanda moralimi de bozuyordu. Saçlarımın kenarı, yani favorilerimden hafif beyazlamaya başlamıştı. Hayatın belirlediği, yürümek zorunda olduğumuz bu meşakkatli yolda ne yazık ki bu durumlardan kaçmak mümkün değildir. Ne var ki yaşlılık mertebesine ulaşmak herkese yazılan bir durum olmadığı için bu konuda üzülsem de az da olsa şanslı olduğum için seviniyordum.

Telefondaki Sedef yazısını zar zor seçtiğimde arama butonuna bastım, birkaç kez çaldı fakat açmadı. Kapattım ve tekrar aradım ama yine cevap yoktu, neyse herhalde aramama geri döner diye düşünerek telefonumu cebime attım. Şu telefonu kullanmayı da hiç sevmiyorum, hiç benlik bir iş değil. O küçük yazıları görmeye çalışırken akla karayı seçiyorum fakat günümüzde gittikçe yaygınlaşmaya başlayan bu telefon sevdasına mecburen ayak uyduruyorum çünkü insanlar birbirlerine bu cihazla ulaşıyorlar. Telefonu olmayan insana da sanki cin görmüş gibi bakıyorlar. Nerede kaldı eski zaman mektupları, o güzel zarflar ve üzerlerine yapıştırılan pullar, postacının sokak sokak gezişi... Şimdi ise insanların mail dedikleri, bilgisayarda zarf şeklinde görülen bu iletişim ağı var, pek tabi benim de bir mailim var, koskoca dedektif Ender Karasu'nun maili yok dememeleri için açtım. Hem işler artık buradan yürüyor.

İstanbul boğazından geçerken o eşsiz denize kafamı çevirdim ve pencereyi de açarak rüzgârın yüzüme çarpmasına izin verdim. Gemilerin, vapurların köpük şovları yaptığı manzarayı seyrediyordum. Çocukluğumdan beri bu boğazdan geçerken içimi hep bir heyecan sarar, kalbim delicesine atar. Benimkisi de böyle bir deniz sevgisiydi, izlerken kendimden geçerim, anılarımı gözlerimin önüne çekerim. Bence en güzel terapi, böylesine eşsiz manzaralara bakarak sessizce düşünmektir. Takside ilerlerken not defterimi çıkardım ve yazdıklarıma göz gezdirdim. Bu cinayetle ilgili düşüncem her şeyin karmaşık oluşuydu. Beni çağırma nedeni ne olabilirdi? Sedef'i neden çağırmamıştı? Neden durduk yere kendisini gösterme çabasına girmişti? Aklımdaki sorularla cebelleşiyordum.

Sonunda evimin önüne geldik, taksiye ücreti ödedikten sonra kapımı açtım. Uzun zaman olmuştu ve ev havasızlıktan nefes aldırmıyordu. Allahtan hayvan beslemiyordum, eğer besleseydim zavallı hayvan bu havasızlıkta ölürdü. Pencere açarak evi havalandırdım, üstümü değiştirdikten sonra tüm evi süpürdüm. Oturup telefona baktığımda hala bir bildirim olmadığını gördüğümde telaşa kapıldım. Sedef'in onu aradığımı görmüş olması ve beni çoktan araması gerekiyordu. Belki de karakoldaydı, bunu aklıma getirerek aramadım ve bu cinayet üzerine tekrar kafa yormak için dosyaları elime aldım. Herkesin hayat hikâyesi, hayatındaki kişiler yazılıydı. Tekrar tekrar düşünüp göz gezdirdim, bu işlem iki saatimi aldı fakat bakmaya devam ediyordum. Bu işin bu zamana kadar uzamaması gerekiyordu, yani katili hemen bulmayı düşünmüyorduk tabi ama en azından elle tutulur bir ipucunu çoktan elde etmemiz gerekirdi. Bu gece yarsına kadar kafa yoracağım, hatta belki de uyumam. Yarın karakola giderek gelişmeleri öğrenmeliyim. Telefonumu aldım ve müdürü aradım, sesindeki heyecanı duyunca onu yatıştırmaya çalıştım. İyi olduğumu ve evde olduğumu söyledim. Yarın karakola uğrayıp her şeyi anlatacağımı da ekledim. Az da olsa rahatlamıştı bunu hissettim, telefonu kapattığım an uzandım. Sedef'in hala aramaması aklıma takılmıştı üstelik müdüre sormak da aklıma gelmemiş. Başımın ağrısını geçirmesi ve üzerimdeki halsizliği de alması için kahve yapmaya mutfağa doğru ilerledim.

Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now