24 ⊹ Onları ikinci kez kaybedemezdim.

199 34 19
                                    

Hoseok, şimdi gülümsüyor olsa bile yüzündeki yorgunluğu görmemek mümkün değildi. Namjoon telefonunu evde bırakınca ezbere bildiği tek numara olan Jin'i aramıştı. Jin de bize ulaşmıştı daha sonradan. Hoseok'un durumu bizi çokça endişelendirmişti bu yüzden şimdi bu hastane odasındaydık birlikte. Sadece Taehyung yoktu yanımızda çünkü ne kadar ararsak arayalım ona ulaşamıyorduk.

"Niye böyle dikkatsiz davranıyorsun?" dedi Yoongi hafif sinirli sesiyle. "Sadece enerji almak istemedim." dedi Hoseok. "İstemedim ne demek?" diyerek yatağına, yanına oturdu Jimin. "Niye böyle yapıyorsun?" diye sordu Joon. "Ben... bilmiyorum." dedi Hoseok ve kafasını eğdi.

"Özür dilerim çocuklar, endişelenmeyin artık." diyerek gülümsedi. "Nasıl endişelenmeyelim?" dedim kırgın sesimle. Bana dönmüşlerdi şimdi. Geldiğimden beri ağzımı açmamıştım çünkü. "Taehyung için de çok endişeleniyorum." dedim yavaşça. "Telefonu kapalı olabilir." dedi Jungkook sessizce. "Hayır, kötü bir şey olmuş gibi hissediyorum." dedim gözlerimi pencereye döndürürken.

"Niye parçalanıyoruz?" dedi Jin. "Düğümlerimiz çözülüyor." dedi Yoongi çok sessiz bir şekilde. "Müdirenin haklı çıktığına inanamıyorum." diyerek devam etti yüzündeki alaylı gülümsemeyle. "Doğru falan çıkmadı." dedim titreyen sesimle. "Niye okula gelmiyorsunuz? Niye birlikte kalmak için çaba harcamıyorsunuz?" dedim geriye adımlayarak. "Çünkü istemiyorsunuz." dedim hepsine hayal kırıklığı ile bakarken.

"Saçmalama." dedi Joon elini alnına götürürken. "O zaman ne? Söyleyin bana." dedim yalvarır gibi. Geriye doğru bir adım daha atarsam odadan dışarı çıkabilirdim. Sınırdaydım, bir uçurumun sınırında. "Kimse problemlerini birbirine bulaştırmak istemiyor." dedi Yoongi sessizce. Dudaklarım aralanmıştı, hızla yanlarına ilerledim. Böylelikle kapıdan uzaklaşmıştım.

"Sadece iyi zamanlarda mı arkadaş olacağız yani?" dedim hepsinde gözlerimi gezdirirken. "Kimse birbirine bir şey anlatmıyor ve bu yüzden birbirimize yardım edemiyoruz." dedim ellerimi açarak. Beni anlasınlar, sorun ne anlasınlar diye yıpranıyordum. "Birbirimizle konuşmamız lazım." dedim yeniden.

Hepsi birbirine baktı tek tek. Niye bana onay vermiyorlardı? O sırada telefonum çalmaya başladı. Hızlıca telefona baktığımda Nari'nin aradığını görmem ve açmam bir olmuştu. "Taehyung sizinle mi?" dedim merakla. Diğerleri de bana dönmüşlerdi, gözleri parıldamıştı bir anda. "Hayır, hayır, Karla... Çok kötü şeyler oldu." dedi ağlayarak ve hıçkırarak Bayan Nari. "Taehyung'u bulun lütfen." dedi sessizce. "Ve onu bir anne gibi sevdiğimi söyleyin. Aynı zamanda hayatını mahvettiğim için özür dilediğimi." dedi ve telefonu kapattı aniden.

Telefona bakarken gözlerimden yaşlar akıyordu. "Ne oldu?" dedi endişeyle Joon. "Çok kötü bir şey olduğunu söyledi, Taehyung'u bulmamızı istedi." dedim yaşlardan dolayı görüntüleri bulanıklaşırken. Hepsi ayağa kalkıp eşyalarını alırken Jin yanıma gelip gözyaşlarımı sildi. "Şimdi ağlamanın sırası değil, eğer konuşacaksak bunu hep birlikte yapmalıyız. Bu yüzden herkesi toplayalım." dedi burukça gülümseyerek.

Kafamı salladım hızla, haklıydı. Niye ağladığımı bile bilmiyordum. Hoseok kıyafetlerini giyinirken ona baktık endişeyle. "Birazdan enerji çekeceğim." dedi kendinden emin bir şekilde. Derin bir nefes almıştım bu cümlesiyle. Taehyung'u bulacaktık, onu bulmalıydık.

Hep birlikte hastaneden dışarı çıktık ve hızlı adımlarla yürümeye başladık. "Nerden başlamalıyız?" dedi Jin. "Ayrılalım mı?" dedi Jimin bize bakarak. "İyi fikir." dedim hemen. Kısa bir süre nereye gideceğimizi konuştuk. Ben evin oralarda arayacaktım Tae'yi. Hızlıca ayrıldık birbirimizden. Ama bu sefer hep birlikte yeniden buluşmak üzere ayrıldık.

Şimdi etrafta dolanıyor, gözlerimi her yere değdiriyordum. Onun tanıdık sesini, tatlı yüzünü görmeyi umut ediyordum her sokakta. Bulamadığım, göremediğim her seferde ümitsizliğe düşüyordum. Kötü bir şey olmamasını umut etmekten ve etrafta koşturup durmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Ucubeler Kulübü [bts]Where stories live. Discover now