İTİRAF

73 8 6
                                    

" ɢᴇʀᴄᴇɢɪ ꜱᴏʏʟᴇ

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

" ɢᴇʀᴄᴇɢɪ ꜱᴏʏʟᴇ. "

Daisuke son bir kez aynanın karşısına geçerek kendine baktı.

Bugün, onun için çok önemli bir gündü. Üst sınıflarda bulunan Haru Kato'ya ondan hoşlandığını itiraf edecekti. Bu, onun için çok stresli bir şeydi. İki günden beri uyumuyor ve vazgeçme noktasına geliyordu. Bildiği kadarıyla şuana kadar onun hiç sevgilisi olmamıştı. Geçen sene onun hakkında çıkan dedikodular da cabasıydı. Ancak Haru bunların hiçbirine cevap vermemiş ve olay kısa sürede sona ermişti. Bundan yola çıkarakta Daisuke artık ondan hoşlandığını söyleme kararı almıştı. Genç adamın bu itirafı kabul edeceğini düşünmüyordu ancak yine de denemeye değerdi.

Daisuke büyükannesine son bir kez evden çıkacağını haber verdikten sonra hızla arabasına bindi. Şoföre birkaç birşey dedikten sonra arkasına yaslanarak okula varana kadar telefonu ile ilgilenmeye başladı. biraz kafasını dağıtması gerekiyordu yoksa bırak Haru'ya açılmayı; okula bile gitmemeye karar verecekti. Eh bu kadar utangaçlıkla bu zamana kadar hayatta kalması mucizeydi.

Bütün düşünceleri şoförün seslenmesi ile son bulmuş ve adama ufak bir teşekkür ile arabadan inip sınıfının yolunu tutmuştu.

Birkaç sene önce annesi ve babası arasında yaşanan olay ve sonradan babasının annesini öldürmesi ile bütün haber ve medya ayağa kalkmış, bunu tüm Dünya'ya duyurmuştu. Bu olay daha bitmeden birde aile şirketinin %50'lik kısmı daha küçük olan Daisuke'ye geçmesi ile daha da patlak vermişti. Bu olay uzun süre konuşulmuş, bu yüzden de okulda ki insanların ona apayrı bakmasına sebep olmuştu. İlkokulda bu durum hoşuna gitse de, ortaokulda onu bir hayli zorluyordu. Burada ortam çok önemliydi ve ne yazık ki genç adam bu durumdan muhaf durumdaydı.

Zil çalmasına az kala sınıfa girdiği için birkaç çift göz ona baksa da sonradan önündekiler ile ilgilenmeye devam etmişlerdi. Daisuke, derin bir nefes alarak sırasına ilerledi ve hemen yerine oturdu. Kantine gitme fikri şuan gözüne çok cazip gelse de zilin çalmak üzere olması hayallerini yıkmıştı.

Yaklaşık iki dakika somra zil çaldığında acele ile herkes yerlerine oturdu. Öğretmenleri tamda tahmin ettikleri gibi, her dakikayı kâr sanarak öğretmenler zilini bile bekleden gelmişti. Herkes öğretmen gelince selam verme faslını hızlıca geçerek yerlerine tekrar kuruldular. Birkaç kişiden şimdiden itiraz mırıltıları gelse de, öğretmenleri duyarlar diye çokta ses çıkartamıyorlardı.

Dersin yarısında kapının çalması kimsenin beklemeyeceği bir şey olduğu için, herkes kafasını kapıya doğru çevirmiş ve merakla gelen kişiye bakmaya başlamışlardı. Öğretmenin ' gel ' komutu ile içeri giren kişi ile ile Daisuke'nin gözlerinin büyümesime neden oldu. Şuan sınıfında Haru'nun olması kesinlikle tahmin edemeyeceği bir olaydı. Asıl olay ise öğretmenden izin alıp kendisinin onu almak istemesiydi. Bugün evren tam olarak ona oyun falan mı oynuyordu?

Daisuke aceleyle ayağa kalkarak Haru'nun yanına ilerledi. Haru ise öğretmene birkaç bir şey dedikten sonra genç adamla beraber sınıftan çıkmışlardı. Daisuke nereye gittiklerini merak etse de, erkekler tuvalete girmeleri son şeydi. Evet cidden evren ona bugün oyun oynuyordu.

Daisuke daha ne olduğunu sormadan kendini duvarda bulması kesinlikle beklediği şey değildi. Hele ki bunu sevdiği çocuğun yapması, asla beklediği değildi. Ne olduğunu sormaya korktuğu için sesini çıkartmadan bekliyor ve sinirden etrafta dönüp duran genci izliyordu. En sonunda o da konuşmayacak gibi olunca, Daisuke anlık cesaretle konuşmaya karar verdi.

" Beni neden buraya getirdiğini ve beni neden duvara ittiğini anlayamıyorum. Lütfen açıklarmısın? "

Haru, Daisuke'nin sesi ile ona dönmüş, ardından da ona doğru ilerlemeye başlamıştı.

" Senin gerçekten akıllı olduğunu düşünüyordum Kambe. Ancak sabah yerde benim için yazdığın mektup elime ulaşana kadar. Bunu bana getiren arkadaşım bana o kadar güldü ki, senin yüzünden onlara rezil oldum. "

Daisuke, duyduğu şeyler karşısında olduğu yerde dondu. Sorun Haru'nun ona kızması ve ya mektubu okuması değildi. Sorun, ona yazdığı mektubun şuan çantasında olmasıydı. Daisuke derin bir nefes aldı. Artık evren değil, Tanrı'nın ona bir oyun oynadığını düşünüyordu. En azından artık Haru'nun bir homofobik olduğunu biliyordu. İyi ki itiraf etmeden bu olay olmuştu yoksa bugün okuldan sağ çıkamayabilirdi. Şimdi ise asıl iş, bu yalan olaydam - neredeyse gerçekleşecek yalan olaydan - bir şekilde kendini kurtarmasıydı.

" Bak. Konu hakkında cidden hiçbir şey bilmiyorum. Seni bile şuan ilk kez görüyorum, lütfen bana zarar verme. Gay ya da artık ne diyorsan öyle biri değilim ve seden de anladığın üzere hoşlanmıyorum. Kimseye bir şey anlatmam ne olur bırak beni. "

Daisuke, sahte gözyaşları içinde konuştuğunda genç adam bir süre ona baktı. Bu çocuğun yalan söylemeyeceğini hissediyordu -ki zaten yalan söyleyen birine de benzemiyordu.

" Ben gerçekten özür dilerim. Yanlış anlama homofobik falan değilim ama birinin oldum olası itiraflarından hoşlanmam. Bugün de ilk kez bir erkeğin bana yalan da olsa itirafta bulunmasında ne yapacağımı bilemedim. Cidden çok üzgünüm olanlar için. "

Daisuke, Haru'nun yüzünün yumaşadığını görünce ve dediklerini duyunca derin bir nefes aldı. En azından homofobik olmadığını öğrenmesi onu mutlu etmişti. Tabii bundan sonra ona olan aşkını itiraf edermiydi orası ayrı konu ama, yine de genç adam ile biraz acı verici de olsa konuşma fırsatı bulmuştu.

Bir süre sonra Daisuke fazla sessiz kaldığını fark edince kafasını iki yana salladı ve yutkunarak Haru'ya sorun olmadığı ve yanlış anlaşılmaların olabileceğini söyledi. Muhtemelen başka bir olsa şuan bağrıyor olması gerekirdi ama ne yazık ki şuan karşısında sevdiği adam varken bu cidden çok zordu. Bugünü sağ salim atlatırsa herşey daha güzel olabilirdi.

" Neyse ben öğretmen iyice şüphe etmeden gideyim. Hoşçakal. "

" Hey! Bu öğlen benimle yemek yemek istermisin? "

" Senin arkadaşların yok mu? Onlarla yesene. "

" Bu iğrenç şakadan sonra uzun süre onlarla konuşabileceğimi sanmıyorum. "

" Şey madem ikimizinde arkadaşi yok. Neden olmasın? "

" Harika!! Öğlen seni sınıfından alırım beraber kantine ineriz. "

" Peki olur. Sonuçta sen büyüksün... "

" Hey, biz artık arkadaşız değil mi, o yüzden bana ismimle hitap edebilirsin. Sorun olmaz benim için. "

Daisuke, Haru'nun dediklerine sadece başını sallayarak onay verebildi. Şuan o kadar şoktaydı ki... Aylar önce sevdiği çocukla arkadaş olucağını herhangi biri dese direkt gülme krizine girebilirdi. Ancak şuan cidden genç adamla arkadaştı ve bu hiç olmadığı kadar gerçekti.

Haru, kendinden küçük genci yavaşta iterek sınıfa kadar ilerlemeye başladılar. Genç adam Daisuke'ye yaptıklarından dolayı biraz mahçup hissediyordu. Onun hakkında olan dedikoduları biliyordu ve bu yüzden de ondan az da olsa nefret ediyordu. Şimdi birde - her ne kadar yalan olsa da(?) - kendisinden hoşlandığını öğrenmek onu sinir etmişti. Tabi ki Daisuke'nin bu kadar iyi biri olduğu aklının ucundan bile geçmemişti. Bence iyi arkadaş olucaklardı.

Daisuke kapının önüne geldiğinde hafifçe gülseyerek Haru'ya el sallayarak içeri girmişti. Bütün gözler ilk başta ona dönse de sadece öğretmeni ile konuşup yerine geçmişti. Sanki her şeyin yeni farkına varmiş gibi ilk önce biraz durmuş, ardından kafasını sıraya gömmüştü. Şuan kesinlikle yanaklarının kıpkırmızı olduğundan emindi. O an bir kez daha anladı ki, Daisuke Haru'dan gerçekten çok hoşlanıyordu...

Kaç ay önce yazmışım ben bunu, kalmış öylece. Kötü de olsa yayınlayayım dedim <33

ワンショット / Daiharu ✦Where stories live. Discover now