septem - commemorativum

1.6K 247 163
                                    

VII - "Omnium rerum principia parva sunt."

Jimin

"Da Bin! Kalk artık." dedim yatakta ağzının suyunu akıtarak uyuyan bedeni sarsarak. Geçen gün kucağımda sızıp kalmıştı. Onu bu odaya taşımak için en az yarım saat uğraşmışımdır. Uykusu fazla derindi ve onu sallayıp bedenini bir kaç kez sallamama rağmen uyanmamıştı.
Bir süre tuhaf sesler çıkardıktan sonra genzinden gelen korkutucu bir sesle gözlerini açtı.

"Ha? Ne?" dedi yarım açtığı gözleriyle. Kuş yuvası gibi gözüken kahverengi saçlarının önünde, gözlerinin içine girmiş kahküllerini düzeltti.

Oturduğum yataktan uzanarak yatağın yanındaki komidinin üzerinde olan çalar saati elime alıp gösterdim.

"Saat 9. Klasik müzik dinlemelisin." dedim.

Önce saate sonra bana baktıktan sonra üzerindeki çarşafı yatağın dışına aceleyle atıp gardırobuna koştu.
Beyaz bir gömlek ve mavi bir kot pantolon çıkardıktan sonra yatağının üzerine atıp yanıma geldi.

"Ben Jungkook bu arada." dedi gülümseyerek ve aniden elini siyah pantolonun kemerine attı. Eğer o Jungkook'sa bütün kişilikler uyuduktan sonra Jungkook'un bedenini terk mi ediyorlardı? Pantolonunu sıyırdığında düşüncelerimden uzaklaşıp panikle arkamı döndüm. Önümde mi soyunacaktı bu?

"Niye utanıyorsun ki?" dedi. Pantolonun yere düşme sesini duyduğumda ellerimle gözlerimi kapattım. "İkimiz de erkeğiz sonuçta."

Gömleğini de yatağının benden tarafta olan kısmına attıktan sonra omzuma dokundu.

"Gömleğimi verir misin?" dedi fısıldayarak. Sabah sabah ne oluyordu bu çocuğa? Erotik rüya falan mı görmüştü? Sol elimle gözlerimi kapayarak sağ elimle gömleğini uzattım. Küçük bir kahkaha attıktan sonra gömleği elimden aldı.

"Tamam. Gözlerini açabilirsin." dedi. Gözlerimi açıp önüme döndüğümde, beyaz gömleğinin önünü kapamamıştı ve aniden yüzünü yüzümle aynı hizaya getirdi. "Kapatabilir misin? Nedense ellerim tutmuyor." dedi sırıtarak. Yataktan yeni kalkmış dağınık saçları ve sinsice bakan gözlerinin altındaki koyulaşmış göz altlarıyla oldukça çekici gözüyordu. Hipnotize olmuş bir şekilde elimi gömleğinin düğmelerine götürdüğümde şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

Neler düşünüyorum ben?!

Elimde tuttuğum düğmeyi bırakıp onu geriye ittim ve ayağa kalktım. "Komik değil!" dedim ve salona ilerledim. Elime telefonumu alıp alakasız uygulamalara bakınmaya başladım.

Sıcak tenine dokunduğumdan beri elim karıncalanıyordu.
Arkamda kahkaha atarak yanıma oturdu ve elindeki telefonuna beyaz kulaklığını taktıktan sonra gözlerini kapadı.

Elimdeki telefonu bırakıp kumandayı elime aldım. Televizyondaki bütün müzik programlarını geçen gece silmiştim. İşi sağlama almak lazım. Bir daha ne zaman Da Bin'in gözükeceği belli olmazdı.
Televizyondan popüler bir yemek programını açtım. Adamın yaptığı yemekler ilgi çekici ve farklı değildi. Bu kadar popüler olmasının sebebinin insanların, özellikle orta yaştaki kadınların sadece onun yüzünü görebilmek uğruna iki saatlik programı izledikleri için olduğuna emindim.

"Merhaba sayın seyirciler! Ben Jung Hoseok! Bugünkü menümüzde..."

Jung Hoseok...?

"Ah!" diye bağırarak televizyonu işret ettim. Bu oydu!

Bağırışımla kulağında kulaklık olmasına rağmen yerinde sıçrayan Jungkook, hızlıca kulaklıklarını çıkarıp yanıma geldi.

"Ne oldu?!" dedi şaşkınlıkla.

17 Pieces of Love, jikookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang