2.Bölüm

7.6K 541 119
                                    

2.Bölüm

Birkaç gün sonra Süreyya, Filiz ile aynen sözleştikleri gibi saat tam ikide kampüsün ana giriş kapısında bekliyordu. Üzerinde neredeyse dizine kadar gelen bordo ketenden bir elbise vardı, altına ise ince siyah çorapla spor ayakkabılarını giymiş, aylar sonra ilk kez kendine özenip makyaj yapmıştı. Süreyya makyaj yapmaya küçük kızlığından beridir bayılırdı, bu yüzden bugün için özellikle kırmızı ruj sürmüştü ki, her şey yolunda gitsin. Esasen, üniversiteden arkadaşları ile gülüşüp eğlenerek çıkıp giden öğrencilerin giyimlerini kuşamlarını gördükçe Süreyya, oldukça çirkin, hatta biraz yetersiz hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Üstelik hamileydi, etrafındaki herkes hamileliğin onu güzelleştirdiğini söylesede, içinde bulunduğu psikolojik durum da göz önüne alındığında kendini dünyanın en çirkin kadını gibi görmeye engel olamıyordu.

İç çekti Süreyya, aklına İlyas'ın ona söylediği binbir türlü iltifatlar, güzel sözler çalındı. Gülümsedi. Bundan böyle İlyas'ı yalnızca iyi anılarla hatırlayacaktı.

"Ayaklarının üstünde duracaksın, Süreyya. Evlatların için güçlü olacaksın." diye kendi kendine mırıldandı ağzının içinde. Birkaç dakika sonra ana giriş kapısının güvenlik kulübesinin hemen yanında durmuş ona el sallayan kızı fark etti, Filiz'di bu. Filiz, bir yandan el sallarken bir yandan da öteden sesleniyordu. "Süreyya!" Oldukça neşeli görünüyordu.

Süreyya, kuzeninin sesini duyar duymaz hareketlenip giriş kapısına kadar geldi. Filiz ile kucaklaştılar. "Bu ne güzellik böyle." dedi Filiz, genç kadını boydan boya beğeni dolu gözlerle süzmüştü.

"O senin güzel bakışın." diye kızarmış yanaklarıyla cevapladı Süreyya, birinin onu güzel bulması ruhunu okşamıştı. Birlikte fakültelerin önlerinden geçtiler, bir sürü öğrenci fakülte kapılarından girip çıkıyor, bağırış çağırış içinde eğleniyorlardı. Süreyya onlara imrenmeden edemedi, keşke bende Filiz gibi üniversite okusaydım, diye düşündü.

"Barbaros bizi kafeteryada bekliyor, teke tek konuşup anlaşacağınızı umuyorum. Barbaros despot bir patron değildir, eminim halinden anlayacaktır." diyerek Filiz, Süreyya'nın pır pır eden kalbini sakinleştirmeye çabalasada nafile, genç kadın derin derin solup alıp vermeden edemedi. Filiz, Süreyya'nın çalışıp para kazanma arzusunun içten geldiğini fark edince erkek arkadaşı Barbaros'u arayıp kafeteryada bir elemena daha ihtiyacı olup olmadığını sormuştu. Şansa bakın ki vardı, kasada durabilecek biri lazımdı.

Kasada tüm gün durmak tam Süreyya'ya uygun bir işti, ayakta çok fazla dolanmayacağı için gebeliğinde bir sorun yaşayacağını pek sanmıyordu, doğuma kadar pekala çalışabilirdi. Birkaç ay çalışıp para biriktirince de ayrı eve çıkacak, babası Cemil'i daha fazla müşkül durumda bırakmayacaktı. Onlara yeterince yük oluyordu zaten, çalışıp kendi parasını kazanmalıydı.

Filiz'in iç çektiğini duydu, başını kıza doğru çevirdi. Kız heyecanlı görünüyordu. "Süreyya, Barbaros'u ilk kez birisiyle tanıştırıyorum, o da sensin. Bu benim için çok önemli, onunla arkadaş olmanızı diliyorum." diye söyledi genç kız, belli ki Süreyya'nın fikirleri onun için çok önemliydi.

Süreyya kızı rahatlatmak istedi, ama doğru kelimeleri bir türlü bulamadı. Onun yerine, "Sen bu adamı sevip aşık olduğuna göre eminim bende severim." deyiverdi. Filiz hızlı hızlı başını sallasada pek ikna olmuş gibi değildi.

Birlikte iğdeli ağaçlarla bezenmiş taşlı yoldan geçip Edebiyat Fakültesi'nin hemen yanındaki camekan, sürgülü kapısıyla oldukça dikkat çeken kafeteryanın önüne geldiler. Kafenin önünde onlarca masa sandalye vardı, hınca hınç öğrencilerle doluydu. Çoğu öğrenci sigara çay ikilisini içerken arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu. Hava rüzgarlı olmasına rağmen oldukça güneşliydi, insanın içi ısınıyordu.

İNCE BUZUN ÜSTÜWhere stories live. Discover now