Bölüm 45: Alıştırma

1.9K 140 20
                                    

    Yazarın notu: Lütfen üzülmeyin ama finali kafamda iyice oturttum ve çok zaman kalmadı. Daha önce hiç finalden bahsetmemiştim, biliyorum. Ama yakında zamanı gelecek. Devam kitabı olsun mu olmasın mı konusu var bir de, bu biraz okuyucuya bağlı. Çünkü Salgın bitince ondan biraz daha aksiyonlu yeni bir hikaye fikrim var ve eğer finalden sonra Salgın'ın devamını isterseniz devam kitabını da yeni hikayemi de birlikte yürüteceğim. Hatta şuan Salgın'la birlikte yayımladığım diğer hikayeme de devam edeceğim. Hala bakmayan varsa Çalışmalarım içinden bulsun lütfen. Adı Devrim Fısıltıları. İlk önce okuyun, beğenmezseniz sonra kızabilirsiniz.

    İthaf: @BayanKaktus Kocaman öptüm seni ^.^

    Yorumlarınızı söylemekten çekinmeyin. İyi okumalar.

----------

    "Ne şartından bahsediyorsun sen?" Onu sarsmayı bırakıp iyice geri çekildim. Bir başkanın daha ölümüne sebep olmak istemiyordum.

    "Basit şeyler. Bana yardım etmen, sağ kolum olman, beni savunman ve gerekecek diğer şeyler."

    "Neden ben?"

    "Çünkü burada kalmış çoğu insandan daha zekisin. Ve kullanmak için bir kozum varsa asla çekinmem." dedi. Bu adamın da böyle olduğunu biliyordum. Aynı Bora gibiydi.

    "Bunları yapmayacağım, Turgut."

    "Öyleyse küçük Özgür'cüğün kendinden yaşlarca büyük bir kızla yattığını öğrenecek."

    "Hey, hey, hey! Yatmadık, tamam mı?"

    "Sen öyle diyorsan..." Şimdi bu adamı öldürsem yeriydi. Ondan ölesiye nefret ediyordum. O ve grubu, sadece çıkarlarını düşünerek hareket ediyorlardı.

    "Sevdiklerime zarar gelmesine izin vermem." dedim.

    "Tamam, kahramansın, anladık. Dediklerimi yap yeter."

    Anlaşmayı uygulamak zorundaydım. Başka çarem yoktu.

----------

    Akşam yemeği saati geldiğinde Mustafa amcadan yeni-daha doğrusu pek yeni olmasa bile temiz olan- bir pantolon bulup üstüme geçirmiştim. Boş masalardan birine oturdum. Elena'nın ölümünden sonra kendi içimizde yaptığımız ufak cenaze töreni hariç Alp odasından dışarı çıkmıyordu. Elena'yla aynı dili konuşmasalar bile iyi anlaşmışlardı. Gidişi onu yaralamıştı. Bu yüzden yemek bile yemiyordu. Özgür bazen ona tost götürüyordu.

    Kemal elinde plastik tabağıyla gelip çaprazımdaki sandalye oturdu. Masanın tam yanından Turgut geçti ve bana göz kırptı. Ondan birkaç saniye sonra da Özgür gelip yanıma oturdu. Kemal'in delici bakışlarına aldırmadan kulağıma yaklaşıp fısıldadı:

    "Nasılsın?" Yerimde doğrulup boğazımı temizledim.

    "İyiyim. Ne yapıyorsun?"

    "Eh, görüyorsun. Yemek yiyorum."

    "Onu demiyorum." Ben de eğildim ve Kemal'in duymaması için fısıldadım. "Kemal'in yanında bana bu kadar yaklaşarak ne yapıyorsun?"

    "Alıştırıyorum." Çatalını alıp lahanalara batırdı. Göz ucuyla Kemal'e baktığımda o da bana bakıyordu. Özgür bu halimizi yakalayınca çatalını bıraktı elini elimin üstüne koydu.

    Kemal çenesini hafifçe yukarı kaldırdı. Şimdi kıyamet kopacaktı. Turgut'un tehditleri ayrı, Kemal'in dedikleri ayrı, Özgür'ün üzüntüsü ayrı yoruyordu kafamı. O anki korku ve heyecanla, kullanacağım kelimeleri seçemedim ve çenemi tutamadım.

    "Özgür, ben Cemre'yle öpüştüm."

Salgın: SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin