8. Bölüm

45.4K 1.8K 21
                                    

"Düğün, müğün yok!"

......

Zeynep

Kalbim duracak sandım. Ama korkum o kadar ağır basmıştı ki neyi neden yaptığını o an idrak edemedim. Hışımla yüzümdeki ellerini ittim.

"Ne saçmalıyorsun sen? Ne demek düğün yok? Aklını mı kaçırdın? Hem sana ne? Sana mı düştü düğünün akıbetini konuşmak? Böyle bir şey olsa abim söylerdi bana. Şimdi ne olur kimse fark etmeden beni götür. Meryem bekliyor, çeyiz hazırlayacağız."

Gözlerime öyle bir baktı ki ne yapacağımı şaşırdım. Gözleri, az önce direksiyonu döven elleri kıpkırmızı olmuştu.

"Zeynep, konuşmadan bırakmam." dedi yine.

"Düğün yok diye saçmalayacaksan beni götür Hamza a-abi." dedim içime kaçmış sesimle. Allah'ım ona abi diye hitap etmek o kadar zor gelmişti ki.

"Peki. Öyle olsun. Yapın bakalım düğünü. Bana da yazıklar olsun." dedi. Arabayı çalıştırıp geldiğimiz yoldan döndük. Stresten parmaklarımı birbirine geçirip sıkıyordum. Göz ucuyla ona baktığımda sağ eliyle direksiyonu kullanıyordu. Sol kolu kapıya dayalı, ara ara göz yaşlarını siliyordu. Şaşkınlığım ve korkum öyle büyüktü ki neden diye sormak o an aklıma bile gelmedi. Tenha bir sokakta durdu. Kimse görmeden inmenin derdindeyim.

"Düğün mevzusunu abime soracağım. Lütfen sende bu konuyu ona sor. Kaçırır gibi yolun ortasından alıp arabaya teptin. Biri gördüyse bittik biz. Bu kadar düşüncesiz olunur mu?" dedim. Dönüp bakmadı, cevap da vermedi. Hala aynı şekilde duruyordu.

"Allah'a emanet ol." deyip arabadan indim. Sürekli abi lafını sıkıştırmak bana eziyetten başka bir şey değildi. Bir kaç adım attım ama arabadan ses gelmedi arabaya doğru döndüğümde tam sokağın başında Necibe teyzeyi gördüm. Bir elinde sepet diğer elinde çapa vardı.

"Hadi Hamza, ne olur git. Abimdi derim inandırırım. Başımıza felaket gelecek. Lütfen git."

Kendi kendime konuşmalarım sonuç vermedi. Hamza gitmedi öylece arabanın içinde oturuyordu. Birden arkamı dönüp koşar adım Meryem'lerin eve geldim. Belki bir umut görmemiştir dedim. Meryem'in nerede kaldığıma dair sorduğu bütün soruları yanıtsız bıraktım. İçimdeki büyük yangınla çeyizleri toplamaya devam ettik.

Abim eve dönerken ikimizin de elleri Meryem'in çeyiziyle doluydu. Yemekten sonra tekrar bir araba ayarlayıp kalanları almaya gelecektik. Sessizce abimin yanında yürüdüm. Sormak istedim ama bir türlü cesaret edemedim. Sokaktan çıkıp yokuştan inerken yine Necibe teyzeyle karşılaştık.

"Hayırlı akşamlar Necibe teyze, nasılsın?" dedi abim. Necibe teyze göbeğini hoplatarak keyifle güldü.

"Ben iyiyim İbrahim. Maşallah görüyorum ki siz de iyisiniz. Peş peşe iki düğün he. Maşallah maşallah. Hem kız hem oğlan alacaksınız demek. Annene de selamımı söyle çok kırıldım o kadar hatrımız var insan hiç söylemez mi?" dediğinde kafamı eğip utançtan yerin dibine girmek istedim. Abim anlamsızca bir bana bir Necibe teyzeye baktı.

"Yanlışın var herhalde Necibe teyze. Bizden bir ben evleniyorum." dedi. Necibe teyze şaşırsa da bana göz kırpıp abimi yanıtsız bıraktı. Yürümeye devam ederken abimin sorgulayan bakışları yüzümdeydi.

"Hasan'ı mı duydu acaba?" dedim mırıldanarak. Neden bilmiyorum bugünü anlatmaktan çok korktum. Kolumdan tutup götürdü desem Hamza'ya çatacak, ben binip gittim desem hiç olmayacak. En iyisi sustum. Düğün heyecanından sanırım üstünde çok durmadı.

Eve geldiğimizde anam sofrayı yemekleri hazırlamıştı. Yemekten sonra abim oyalanmadan arabayı getirmeye gitti. Biz de çeyiz almak adettir. Annemle bir gece önce yaptığımız baklavayı kucakladım. Abimin kucağına da tülle süslediğimiz çerezi verdim. Ailece kamyonete bindik. Meryem'lerin evine geldiğimizde bizi hep birlikte kapıda karşıladılar. İçeri girdik, çay tatlı ikram edildi. Sabahki olay yüzünden yemekte doğru düzgün bir şey yiyemediğim için tatlıyı da reddettim. Abim kalkıp çeyizi kamyonetin arkasına dizmeye başladı. En sona çeyiz sandığı kaldı. Meryem'in en küçüğü sekiz yaşındaki Aslı çeyiz sandığının üstüne oturup,

"Enişte sandık kalkmıyor." dedi. Ağabeyim gülerek cebinden biraz para çıkardı.

"Buna kalkar mı?" diye sordu. Aslı hiç konuşmadan kaşlarını kaldırdı. Abim birkaç kağıt para daha çıkardı. Aslı yine kaşlarını kaldırdı. Etraftan kıkırdamalar sürerken Meryem'in babası Ali amca uyarır gibi öksürdü. Abim kayınbabasına sorun yok der gibi işaret verip son bir kağıt daha çıkardı.

"Kız bu sandık buna da kalkmazsa seninle birlikte alır götürürüm." dedi gülerek. Aslı ikna olup sandıktan indi. Yüklenen sandıkla birlikte biz de yavaştan ayaklandık. Yarın akşam kına, sonra düğün olacaktı zaten. Eve gelir gelmez banyoya girdim. İyice kurulanıp yatağıma girdiğimde bugün olanlar bir bir aklıma üşüştü. Hamza'nın o hali gözümün önüne geldikçe yüreğim sıkıştı. Sonra birden farkındalık çöktü.

Aptal Zeynep, aptal! Koca adam abin evleniyor diye neden ağlasın?! Aptal!

Ya yarın tekrar giderse diye ödüm koptu. Deli cesaretimle birlikte hemen başıma bir yazma, üstüme bir hırka aldım. Evi dinleyerek herkesin uyuduğuğundan emin olarak evden çıktım. Üstümde dizlerimde biten geceliğimle, en paspal halimle koşmaya başladım. Nefes nefese Hamza'nın evine geldim. Arabası kapıdaydı.

"Allah'ım şükürler olsun gitmemiş!"

Fatma teyzeye duyurmadan nasıl sesleneceğimi düşünürken karanlıkta minicik bir ateş gördüm. Sessizce yaklaşmaya başladım. Yaklaştıkça onu gördüm. Bahçedeki sedire uzanmış gözleri kapalıydı. Adım seslerimi ya duymadı ya önemsemedi bilmiyorum ama hiç gözlerini açmadı. İyice yaklaşıp başının hizasında diz çöktüm. Elimi yanağına koyup fısıldadım.

"Hamza."

.....

Merhaba,

Günün ikinci bölümü. Lütfen 7.bölümü okumayı unutmayın. Bu bölüm birazcık daha kısa ama iki bölüm paylaşarak kısa bölüm sorununu çözmüş oluruz diye düşünüyorum.

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Hatalarım varsa affola. Yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar, sevgiler. ❤️

Nar Çiçeği (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin