14

383 53 30
                                    


"Ağlamasana artık. Yeter yedin bitirdin kendini ya." Jeno arkasına yaslanırken bıkkınlıka Cherry'e bakmıştı. Elini çenesine yaslamış kırmızı gözleriyle halıyı izliyordu.

"Dedikoducu teyzelerden nefret ediyorum." Kısılmış sesiyle söylendiğinde Jeno'da sırıtmış ve önündeki cips dolu kaba uzanmıştı.

Bundan bir gün önce Cherry'nin arkadaşları kafa dağıtmaya onun evine gelmişlerdi. Dört beş kişi olunca ev biraz fazla dağılmış, bunun sonucunda da taş kağıt makas oynayarak kimin kalıp Cherry'e yardım edeceğini seçmişlerdi.

Küçük oyunları sonucunda aralarından bir erkek arkadaşı kalıp ona yardım etmişti. Biraz dertleşip biraz sohbet ederek evi toplamışlar, birbirlerine crushları hakkında taktik vermişlerdi. Kısa sürede evi toplayınca Cherry onu kapıdan yolcu etmişti.

Mark'ı da tanıyan ve bir ay öncesinde çıkmaya başlamalarının sebebi olan teyze ikisini görmüş ve tuhaf bakışlar atmıştı. Cherry başta umursamamış ona bir gülümseme sunup içeri girmişti ama işler beklediği gibi gitmiş değildi.

Kadın hiç işi yokmuş gibi direkt Mark'a yetiştirmiş, üstelik abartarak anlatmıştı. Yalnız ve kedileriyle yaşayan teyzelerin tatlı olduğunu düşünüyordu. Bir tanesine bakarak genelleme yapmak her ne kadar doğru olmasa da artık öyle olduklarını düşünmüyordu.

Mark olayın arka planını bilmediği için başta ters cevaplar vererek olayı büyütmüştü. Kendisi de çok iyi bir modda değildi. Finalleri yaklaşıyordu ve onların stresi üstünde büyük bir sorumluluk oluşturuyordu. Üstüne böyle bir şey duyunca istemsizce sinirlenmişti. Cherry'e empati kurmasını söylemiş, daha fazla tartışmamak için mesajlarına bakmamaya başlamıştı.

"Dün akşamdan beri bakmıyor mesajlarıma. Şuna bak tam bir gün olmuş." Cherry sanki Jeno görebilecekmiş gibi telefonunu alıp saate baktığında başını geriye yasladı. Televizyonda ikisinin de izlemediği bir dizi vardı ve sadece ses yapıyordu.

Jeno biraz vakit geçirmek için gelmiş, klasikleşmiş film gecelerinden birini yapacaklarını düşünerek bir sürü atıştırmalık almıştı gelirken. Geldiğinde gördüğü manzarayla da filmi bırakmış ve onu dinlemişti.

"Ya hayır bir de," Sesi yeniden incelirken böyle şeyleri bu kadar kafasına taktığı için kendine kızıyordu. Bir saniyeliğine durup devam etti.

"Hiçbir şey olmamış gibi eğlenmeye gitmiş." Elindeki telefondan açtığı Mark'ın storysini gösterirken konuştu. Parti gibi bir ortamdan arkadaşlarıyla fotoğraf atmıştı ve bir sürü kişi etiketliydi.

Cherry Mark'tan bir yaş küçüktü. Bu tür ortamlara daha önce çok fazla girmemişti ve alışık değildi. Yine de ne tür şeyler döndüğünü ikisi de çok iyi biliyordu. Cherry Mark'tan çekinmese bile ortamından ve çevresinden hep uzak durmaya çalışmıştı çıktıkları süre boyunca. Bir yaş hiçbir şey ifade etmese de böylesi daha iyiydi. Onu üzen, o konuşup düzeltmek isterken Mark'ın hiç umursamadan parti tarzı yerlere gitmesiydi zaten.

Jeno telefonu eline alıp baktıktan sonra Cherry'e geri uzatmıştı. Önündeki sehpanın üzerinden telefonunu alıp ayağa kalktığında Cherry ona baktı.

"Birkaç işim var, geç olmadan halletmem lazım." Cherry surat ifadesini düzeltip başını salladı. Onu kapıdan geçirdikten sonra arkasına dönüp derin bir nefes aldı. Kendini bu kadar küçük detaylarla yıpratmamalıydı.

Zaten bilmediği şey ise, Jeno'nun Mark'ı aramaya gittiği ve Mark'ın çoktan yolda oluşuydu.

you can really dance [mark lee]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora