1| seni umursamadığımı söylesem de inanma, canını yakmak için fırsat kolluyorum

1.7K 260 336
                                    

1| seni umursamadığımı söylesem de inanma, canını yakmak için fırsat kolluyorum

gün çoktan doğmuş, hayatın temposunun başladığını işaret eden gürültüler açık pencereden odanın içerisine sızıyorken çalar saatinin iğrite edici sesini işittiğinde; taehyung'un aynada kendini inceleme işine son vermesi gerekti.

dudaklarını kıvırıp yansımasına son bir kez daha baktı. yüzü şiş uyanmamıştı, saçları ne çok kabarık ne de hacimsiz duruyordu; tam istediği gibiydi, cilt tonu gayet sağlıklı olduğunu gösteriyordu, esmer teninin pürüzsüzlüğünü bozan küçük bir sivilcesi dahi yoktu.

bu sabah da görünüşünün istediği gibi olduğuna kanaat getirince yüzüne oldukça memnun bir gülümseme yerleştirdi ve ses desibelini gittikçe arttıran saati kapatmak için odasına doğru ilerledi.

günü böyle başlıyordu taehyung'un; çalar saatten önce kalkıp aynanın karşısına geçer, mükemmel olduğuna emin olana dek her yanını incelerdi. fakat ilk seferde akla geldiği gibi güne böyle başlamasının sebebi egosu değildi, kendini iyi hissederek başladığı her günün daha verimli ve güzel geçeceğine olan inancıydı. mutlu başladığı bir günde evrene olumlu enerjiler ilettiğini düşünüyor, böylece gün içerisinde kendisini daha güvende hissediyordu. aslında bu bir nevi taehyung'un totemiydi ve işe de yarardı, çoğu zaman.

"yeni okul yılına sana yakıştığı şekilde, iddialı ve güzel başlamalısın taehyung." çalar saati sekiz buçuğu gösteriyordu. normal bir zamanda bu saatte kalkarsa alelacele hazırlanması ve olabildiğince hızlı bir şekilde evden çıkması gerekiyordu fakat bugün normal bir zaman değil, ilk gündü.

taehyung, okul hayatı boyunca hiçbir zaman yılın ilk gününde vaktinde okulda olmamıştı. uykusunu tam alana kadar yatar, kalktıktan sonra gayet rahat bir şekilde hazırlanır, kahvaltısını es geçmeden güzelce karnını doyurur ve okula öğle vakitlerinde giriş yapardı. yeni gelenlere duru güzelliği, kendinden emin duruşu ve sıcak bakışlarıyla kendisini tanıtır; yaz tatilinde unutmuş olabilecek olanlara okudukları okulda kim taehyung diye birinin var olduğunu hatırlatırdı.

saatini susturduktan sonra dolabının karşısına geçip uzun uzun ne giymesi gerektiğini düşünmeye başladı. kapağını açtığı dolabın önünde dikildiği on dakikada kafasında birkaç kombin yaptı, ardından kombinlerini kendi aralarında eledi. en sonunda zihnindeki elemeden geçen üç kombini de denemek için kıyafetlerini yatağa dizmeye başladı.

"aslında bu sarı olan fena sayılmaz altına zincirli siyah pantolonu giysem," pencerenin hemen yanında bulunan boy aynasının karşısına geçti. aldığı sarı tişörtü askısı yardımıyla üzerine tutup birkaç saniye düşündü. "ya da hayır sarı-siyah gözüme hiç güzel gelmedi bu sabah."

sarı olanı beğenmedi ve yatağa doğru gelişigüzel fırlattı. değerlendirme sırasında krem işlemeli gömlek ve altına uyacağını düşündüğü kahverengi kadife pantolon vardı. yeniden aynanın karşısına geçip kıyafetleri üzerine tuttu.

"fazla güzel, böyle bir kombini okulda harcarsam aptallık etmiş olurum." bu sefer elediklerini fırlatmak yerine özenle dolabındaki yerlerine yerleştirdi. "üzgünüm fakat bazen hayat böyle işte, fazla iyi olduğunuz için seçilmezsiniz canlarım. ama üzülmeyin, elbet sizi de giyeceğim vakitler gelecek."

çok beğendiği kıyafetlerini teselli ettikten sonra aklındaki son kombinin parçalarını da dolaptan çıkardı. gömleğe benzer şekilde birkaç düğmesi olan fakat gömlek olmayan, tişörte benzer şekilde rahat bir kumaşı olan fakat tişört olmayan, ne olduğu belirsiz, turkuaz renkli bir üstü eline aldı. bunun altına çok koyu bir gri, paça kısmında küçük zincirlerin bulunduğu boyfriend kesim pantolon düşünmüştü.

love in disguise; taekookWhere stories live. Discover now