1.6

453 41 317
                                    

Uzun zamandır bu bölümün gelmesini bekliyordum. Hak ettiği gibi yürekten yazamamaktan ve hissettirememekten korkuyordum. Hâlâ bir dolu endişem olsa bile, çokça içime sinen bir bölüm oldu.

Lütfen 1.6 hakkında düşüncelerinizi esirgemeyin, yorumlarınızı iple çekiyor olacağım. 🤍



elianna's dusty letter
(elianna'nın tozlu mektubu.)

Sıradan bir günün ana karakteri olmak mezarlıklardaki kokuşmuş duygularımı duruluyor, onları dinçleştiriyordu sanki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sıradan bir günün ana karakteri olmak mezarlıklardaki kokuşmuş duygularımı duruluyor, onları dinçleştiriyordu sanki. Oturduğumuz masada sıcak ve iç gıdıklayan kahkahalar kol gezinirken anı kalkındıran taze neşemiz hepimizi buraya, bağlıyordu. Öylece sohbetler ediyor, birbirimizi daha çok tanırken, daha çok kaynaşabilme fırsatı yaratıyorduk.

Sooyoung'ın gelişinden bu yana sadece bir hafta geçmişti ancak sayılı bir haftada sanki tanışıklığımızın üzerinden aylar devrilmiş gibi yakınlaşabilmiştik. Her ne kadar bu durumdan yana çokça hoşnut olsam da arada sırada tuhafıma gitmiyor değildi.

Kalabalık yerlerden çoğumuz hoşlanmadığı için kendi içimizde ortak karar verdikten sonra kimsenin uğramadığı, pek bilinmeyen bir kafede; içeceklerimizi yudumlayıp, tatlılarımızı da yerken üniversite planlarımız hakkında konuşuyorduk. Akademik başarısından dolayı olmalıydı ki Sooyoung bu konudan çok memnundu. 

Üniversitede ne okuyacağımı bilmiyordum. Çünkü birkaç ay öncesine kadar üniversite okuyabileceğim bir hayatım olacağını düşünmüyordum. Öylesine nefes alıyor, plansız günler geçiriyordum. 

Ortama odaklı düşüncelerim ile sohbete eşlik ediyorken sol bacağıma aniden hücum eden cüretkar dokunuş ile tüm tüylerimin tek tek şaha kalktığını hissettim. Sandalyeye dayalı sırtım oradan hızlıca ayrılmış, gözlerim yuvalarından çıkacakmışçasına büyümüştü. Uzun ve kemikli parmaklarının temas ettiği tenim cayır cayır yanıyordu. Masadakilerin şaşkın bakışları yavaşça üzerimde toplanırken, bu eserin sahibi adamsa bana harelerini, ucundan bile dokundurmuyordu. 

Kim Taehyung, zihnimdeki özgür ve zincirsizce iblislerin şüphesiz başıydı. Hareketlerinin benim için ilk olduğunu biliyordu, bu konunun tecrübesini hiç edinmediğimin farkındaydı. En ufak hareketinin altında saatlerce kalabilir, çaresizce sıyrılıp kurtulmaya çalışırken çoktan küle dönüşebilirdim.

Fakat... Rahatsız mı olmam gerekiyordu algılayamasam da, sevmiştim. Sebebi, hareketleri yahut alev almaya yüz tutan kasıklarım değildi. Sebebi tamamen o ellerin, yüreğimdeki adama, güvendiğim insana ait olmasıydı. Tehlike yanı başımda arsız bir mum yakıyor olsa da, ateşinin yuvama sıçramasına izin vermezdi. O, beni yangınımla baş başa bırakıp da bir köşede ısınmaya çalışmazdı. 

tears killed her | vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin