0.4

1K 126 63
                                    

6 Mart

Kim Taehyung'un Anlatımından; 

Kırık bir kalbi yerlere döküldüğünde çoktan ölmüş bir kadının, ezilirdi. İnsanlar düşüncesizdi, makam ve dış görünüş uğruna kör bıçağı birbirlerine saplayabilirlerdi. Ve en kötüsü de asla pişman olmazlardı, ceset yere yığılıp kaldığında yere dökülen kan tabanlarına bulaşıp orada kurusa da pişmanlık içlerini yakmazdı.

Kalbi kırık kadın orada. Yüreği ve zihni öyle çelişkide ki insanların kendisini kırmasına izin veriyor. Verdiği için ağlamak zorunda bırakıldığı her gece yaralanıyor, ertesi gün kimseden hesap sormayıp devam etmelerine izin verdiği için o yaralar kapanmıyor.

İzlediğimiz sahnenin perde arkasındaki kadın aslında ne denli yıkık dökük, kimse fark etmiyor. Günden güne işte böyle ölüyor.

Fedakâr... Oynatılan şimdi ki sahnede onun rolü buydu. Fedakâr. Yanındaki kızı kırmamak, kendisini de ertesi gün dışlanmamış hissetmemek için bu partideydi. Şimdi gözleri o kadehin içindeki kırmızı sıvıda. İçmeyi hiç mi hiç istemiyor ama ona ait olmadığını, ona yakışmadığını bildiği uyumu yakalamak için susuyor ve yudumluyor.

Neden böylesine korkuyorsun her gece yastığının bir yüzünü gözyaşlarıyla ıslatan küçük kız? Neden anlamıyorsun yalnızlığın sana böylesine yakıştığını kaderini kabullenmiş büyümek zorunda bırakılmış kadın?  Fark mı etmiyorsun yanında olduğumu, yoksa yalnız olduğunu mu farz diyorsun? Kırık yüreği avuçlarını kanatan kadın, sen aslında üzülmeyi hiç haketmiyorsun.

Elimdeki kadehi sıktım biraz daha, içindeki sıvının mı tadı kötüydü, yoksa bu gecenin içindeki kadın birazdan kırıldığını bildiğimden damağıma yayılan o zehirli tat mı beni etrafı yakıp yıkmaya zorluyordu?

O kadın kırılacaktı fakat herkes onu iyi farz edecekti. Görmeyi ölesiye reddediyordu lakin Tanrı'ya yemin olsun bu en karanlık gece, kirpiklerinin gölgesi gözüne vurmuş kadına ne denli güçlü olduğunu gösterecektim.

Gözlerimin aynası ona çevriliyken ani bir hareketle ayağa kalktı ve sarhoşluğun getirdiği dengesizlikle vücudu hafifçe sarsıldı. Yuna sahte endişenin ve korkunun yuva bulmuş gözlerini ona çevirdiğinde gözlerimi devirdim. Biraz sonra şimdi endişeli olduğuna inandırmaya çalışan gözlerinden gülmekten yaş gelecekti. Bir sonraki rotası belliydi. Aynı masada oturduğu kahverengi saçlı, yeşil gözlü adamın kucağı.

Gözlerini benimkiler gibi devirdikten sonra herhangi bir şey söyleme ihtiyacı duymadan kalkıp gitti. Üzerinde beyaz bir kot etek, siyah, bacaklarını sarıp uzunluğu dizinin üzerini geçen süet bir bot, boğazlı siyah kazak ve beyaz kısa bir mont giymişti. Siyahlar ve beyazlar. İsyancılar ve yalancılar. Onun olmadığı şeyler, onun üzerine yapışıp kalmış insanların etiketleri.

Kadehin içindeki sıvıyı tek bir yudumda içeri gönderdikten sonra masaya bıraktım ve sandalyeden kalktım. Burada ne sebeple olduğumu bilen çocuklara tek bir göz haraketiyle açıklama yapıp onun yanına gittim. Sarhoştu ve beni fark etmesi imkansızdı.

Arkasından ilerleyip onu takip ediyorken yanından geçen bir çocuğun sırıtıp önüne geçtiğini gördüm. Sağa doğru adım atıp oradan çıkmak isterken çocuk da sağa doğru adım attı, yüzünde şerefsiz bir sırıtma vardı. Ellerimi ceplerime yerleştirdim. Bu sefer çocuğu itmiş oradan geçecekken az önceki yerinde olan şerefisizin arkadaşının attığı çelme yüzünden öne doğru savruldu. Ani bir atakla geride kalan bileğini tutup onu göğsüme çektim, reflekslerim iyiydi ama takıldığım nokta bu değildi. Gecenin sonunda bu pezevenk yaşamıyor olacaktı.

tears killed her | vroséWhere stories live. Discover now