Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Bir şey mi dedin?"
Jisung, çilekleri kestiği yerden yukarıya baktı ve büyük olanın omuzlarının, yumruklarını sıkarak bir aşağı bir yukarı hareket ettiğini gördü.
"Min?"
Jisung bıçağı tezgâha koydu ve yavaşça Minho'ya doğru yürüdü. Koyu saçlı çocuktan gelen düzensiz nefesleri duyabiliyordu. Kol kasları sıkılırken damarları hafifçe kasılıyordu.
Jisung, sanki bir şey kırılıyormuş gibi küçük bir çatırtı duydu ve endişeyle etrafına baktı. Hiçbir şey görmedi ama sonra yere düşen bir şeyin küçük siyah parçalarını buldu.
Minho'nun artık gevşek olan eline baktı. Elinin kanlarla kaplı olduğunu fark etti. Jisung içgüdüsel olarak büyük olanın elini yavaşça yakaladı ve incelemek için kendine doğru çekti. Bunu yapması Jisung'un, büyük olan ile göz göze gelmesine neden oldu.
Elini inceleyen Jisung'a soğuk ve sert baktı. Gözlerini gencin başını süsleyen yumuşak dalgalı sarı saçlarından, gencin dikkatle çatılmış kaşlarına doğru sürükledi. Nefesi hâlâ ağırdı ve öfkesini yatıştırmak için elini sıktı ve serbest bıraktı.
"Minho neydi o? Seni oldukça derinden kesti."
Genç, büyük olanla göz göze gelmek için yukarı baktı ama gördüğü öfkeli bakışlar karşısında hafifçe ürktü.
"Min, beni korkutuyorsun .."
Jisung'un dudağı titredi ve büyük olanın elini bırakıp bir adım geri çekildi. Jisung nefesini yatıştırıp, Minho'ya bir adım atmadan önce büyük olanın gözlerine dik bir şekilde baktı.
Genç olanın bu kendine güvenini Minho çok çekici buldu. Yine de yüz ifadesi değişmedi.
Jisung, bir elini büyük olanın yanağına ve bir diğerini de saçına yerleştirerek Minho'yu kendisine doğru çekti. Alnını diğerinin alnına yasladı ve gözlerini kapattı. Ve sonunda Minho hissettiği duygular ile gevşedi.
"Üzgünüm bebeğim ... ben- kahretsin."
Minho uzaklaştı ve ona bakan sevgilisinden başka yere baktı.
