Evim | Bayram Özel

2.9K 227 46
                                    

2015

Birkaç aydır İzmir'in gözdesi olan devâsa eğlence merkezine giriş yaptığımızda, "Vaov!" diye bağırdı Sinem heyecanla. "Aşırı eğleneceğiz galiba!"

Ona bakmasam da sevgili kız kardeşimin yerinde duramadığının gayet farkındaydım. Buraya gelene kadar parkta çocuğunun peşinden koşan anneler gibi yorgun düşmüştüm. Daha hiçbir şey yapmamamız dışında bir problem yoktu.

Sinem, henüz on dört yaşında olsa da ben onu bildim bileli yaşından büyük işlere kalkışmayı seven bir kızdı. Bu sebeple onun uçarı tarafına ayak uydurmaya çalışmak beni genellikle yoruyordu. Buna bir de benden çok daha genç oluşu eklendiğinde çektiğim çileyi ancak Allah'ın bildiğini söyleyebilirdim.

Yalnızca yirmi yaşındasın Karmen.

Bence yirmi gayet de göreceli bir yaştı. Ne olmuştu hayat maratonunda erken pes ettiysem? Herkesin depar atarak ilerlemesi gerekmiyordu sonuçta, değil mi?

Her neyse.

Sinem'le karakter bakımından yaşadığımız tezatlığa rağmen bugün, ona hak veriyordum. Zirâ yeni açılan bu renkli eğlence merkezi, en ruhsuz insanı bile coşkuya sürükleyebilecek aletlerle donatılmıştı. Ya da insanın ruhunu çekebilecek mi demeliydim?

Nitekim, insanların etinden et kopuyormuşçasına çığlıklarla bindiği ve yayık ayranı gibi aşağı yukarı çalkalandıkları bu aletler, gondola bile binmekte zorlanan benim gayet de gözümü korkutmuştu. Evet, gondola bindiğim ilk ve son seferde iki dakika dayanabilmiştim. İki saat gibi gelen iki dakikanın sonunda bağırarak ve ağlayarak görevliden gondolu durdurmasını istemiş, inince de maalesef bir köşeye kusmuştum. Kendimle barışık bir insan olmasam beni tiksintiyle izleyen insanlarla yaşadığım bu olay benim için bir travma hâline gelebilirdi ancak bir daha gondola binmeme yemini ettikten sonra kendimi çok daha iyi hissetmiştim.

"Karmen, biraz daha bakarsan kalpten gideceksin diye korkuyorum." dedi Azra gülerek. Israrlarım sonucu bu bayramı İzmir'de geçirme kararı almış ve bizim heyecanlı (!) gündemimize ortak olmuştu. Buraya gelmemizdeki bir sebep de Azra'ydı zirâ ailesini bırakarak benimle geçirdiği bu günlerin eğlenceli olmasını istemiştim onun için. Tabii şu an tek isteğim arkama bakmadan eğlence merkezinin çıkışına koşmaktı.

"Ne alakası var ya?" dedim zayıf bir sesle. Etrafta gezen çocuklu ailelerin ve aletlere binmek için heyecanla sırada bekleyen gençlerin gürültüsünden beni duyabileceğini sanmıyordum ancak Azra'nın üstün bir işitme duyusu vardı. "Bal gibi de alakası var. Aletleri görünce bile bembeyaz oldu yüzün. İstemiyorsan binmeyelim?"

Ben tereddütle yutkunurken Sinem, somurtarak kollarını göğsünde kavuşturdu. Geliyor gelmekte olan...yani ergen Sinem tribi.

"Niye geldik ya o zaman buraya? Banka oturup insanları izleyelim isterseniz. Kuşlara da yem falan atarız." dediğinde ölümcül bir bakış attım ona. Bir kere de ablasını düşünseydi, bir kere de aksiyonundan mahrum kalsaydı olmaz mıydı? Hem ne vardı kuş beslemekte? Vah zavallı dedelerim, ninelerim...Bu gençlik nereye gidiyor böyle?

"İyi be, iyi!" dedim ters bir şekilde. "Neye istiyorsanız binelim. Hem korktuğumdan değil de, insanların çığlıklarından rahatsız oluyorum ben. Yanlış anlamayın yani."

Sinem ve Azra'nın bana bakışlarını tek bir cümle özetleyebilirdi: He canım, aynen.

Sanırım inandırıcılık konusunda ufak bir problemim vardı. Oyunculuk hayâllerimi tekrar gözden geçirsem iyi olacaktı.

"Herkes onay verdiğine göre, gidiyoruz!" dedi Sinem neşeyle ve koşarcasına bilet gişesine yöneldi. Dünden hazırdı mübârek! O bir Sonic edasıyla yanımızdan uzaklaştığında, endişeyle hangi alete bineceğimizi düşünmeye başladım. Allah'ım, lütfen çarpışan arabalara ya da balerine binelim. Diğerleri çok korkunç. Ben kesin bayılırım. Lütfen Allah'ım!

EvimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin