Sebepler

640 57 22
                                    

(Levi'nin gözünden)

Hızlıca odaya daldığımda, sanki hayatımda ilk defa nefes almışım gibi rahatlamıştım. Yaşadığını bilmek, şimdi kendi ellerimle onu koruyabilmek beni çok rahatlatıyordu. Mikasa onun üstüne yürüdüğünde rahat olmayı bırakıp hızlı hareketlerle ikisinin arasına girerek onu korudum. Kim olursa olsun ona dokunamayacaktı.

Mikasa'yı geri çektiklerinde belli etmeden heyecanlandığımı hissediyordum. Heyecan... Tuhaf duyguymuş.

Arkama dönüp onu kollarım arasına aldığımda sanki ipek kumaşa sarılmış kırılgan bir kristali tutuyor gibiydim. O çok değerliydi, kırılgandı. Onu korumam lazımdı.

At üzerinde hızla giderken onu öne bindirmiş ve arkasında kollarının altından atın eğerini tutarak gidiyordum. Arkamda diğerleri vardı. Sinirli ergeni kurtarmak için onu tehlikenin ortasına götürmek beni tedirgin ediyordu. Sadece onun için korkuyordum. Onu savaş alanına doğrudan götürme niyetim yoktu. Duvarlarda korumaların yanına bırakıp duvarların ardından yoluma devam edecektim. Hızla duvarlara sürerken uzaktan gelen dövüş sesleri artıyordu. İki devin kapışması...

Atı rotadan ayırarak arkama doğru bağırmaya başladım.

"Tch siz devam edin! Ben birazdan geleceğim"

Cisél arkaya dönmeden bana doğru hafifçe yaslanarak konuştu.

"Bir sorun mu var?"

"Evet ama seni duvarların üstünde güvenli bir yere bırakırsam sorun kalmayacak"

"Bende gelmek isti-"

"Lütfen saçmalamayı kes. Seni korumaya çalışırken Eren'i kaybedeceğiz. Ama seni korumadan da bırakamam. Eğer orada benim yüzümden sana bir şey olursa... Ben ne yapacağımı bil-"

"Peki anlıyorum. Devamını getirme lütfen."

Arkasına hafifçe dönüp gülümsedi. Elini hafifçe eğeri tuttuğum elime değdirerek konuştu.

"Bundan sonra hep beraber olacağız"

O bunu söylediğinde hafif gülümsemek geldi içimden. Kendimi biraz daha ona yaslayarak saçlarını öptüm. Duvarı görmeye başlamıştım. Dibine sürüp Cisél'i tuttum ve konuştum.

"Bana sıkı tutun."

Kafasını sallayıp narin kollarını belime sardı ve yüzünü göğsüme gömdü. "

Duvarın üstüne doğru manevra ekipmanı ile çıkıp bize bakan şaşkın askerleri umursamadan koruyucuların yanına gittim. Cisél'de arkamdan beni takip ediyordu.

Askere Cisél'i emanet ettikten sonra asker bizi yalnız bırakmak için diğer tarafa doğru yavaş adımlarla yürüdü. Onun biraz uzaklaşmasını bekledikten sonra ona doğru döndüm. Endişeli gözleri ile bana bakıyordu. Güzel yüzünü o kadar kasmıştı ki gözünün kenarlarında hafif çizgiler çıkmıştı. Yüzünü ellerimle tutup alnını öptüm, burnunu öptüm, yanaklarını öptüm,göz kapaklarını öptüm...

Hiç bir şekilde bu anı bozmak istemiyordum. Sonsuza kadar onu öpmek, yanında kalmak istiyordum. Son bir kez alnını öptükten sonra onu iyice kendime çektim ve dudaklarını öptüm. Bir süre sonra geri çekildiğimde yüzü iyice kızarmış ve daha da tatlı olmuştu. Hiç konuşmadı, hiç konuşmadım. Sadece gözlerine baktım. Elimi hafifçe yüzünden çekerek kendime tekrar çektim ve kaybetmekten korkar gibi sarıldım.Kulağına doğru fısıldadım.

"Sakın delice bir şey yapma tamam mı? Geri geldiğimde seninle çay içip yıldızları izlemek istiyorum" geri çekildiğimde kafasını salladı ve söz verdi.

Onu orada bırakıp gitmek benim için çok zor oldu. Atıma bindiğim gibi sadece seslerin geldiği yere doğru sürdüm. Ağaçların arasından hızlı geçerken gelmem gereken yere gelmiştim. Zırhlı dev ve velet dövüşüyordu.

İfadesiz bir suratla onlara bakıp atın üstünden ayrıldım.

-kitap bitmek üzere çok pişmanım şu an. Çünkü aşırı bağlandım. Sonu karışık yapacağım hem mutlu hem de üzgün olacak yani şimdiden sövebilirsiniz. Sizi seviyorum<3 bu bittikten sonra gidip ymirhisu kitabıma da bakın. Ayrıca yeni bir kitap daha yazıcam çünkü neden olmasın. Bölüm biraz tuhaf geldi belki ilerde düzenlerken anlatımı değiştirebilirim-

Nyctophilia ~Levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin