11

1.6K 131 62
                                    

Zemo ile Sharon'ın arasına geçerken konuştum.

"Sharon indir silahı"

Silahını indirmedi. Bakışlarını Zemo'dan bana çevirdi.

"Selam kuzen"

Bana gülümsediğinde ben de ona gülümsedim. Ortam gergindi ama onunla iyi anlaşırdık. Ona durumu açıkladım.

"Biri süper asker serumunu yeniden yarattı ve Zemo bize yardım ediyor."

"Neden burada olduğunuzu açıklıyor. Selby'nin de neden öldüğünü."

Silahını indirdiğinde herkes biraz rahatlamıştı. Başımla onu işaret ettim.

"Burada ne yapıyorsun?"

"Steve'in kalkanını çaldım unuttun mu?"

Kaşlarımı kaldırdım. Dudağımı büzdüm ve kafamı salladım. Bir şey dememe gerek yoktu. Sadece yardım isteyecektim.

"Yardımına ihtiyacımız var"

Sinirli bir şekilde gülümsedi ve kafasını salladı. Onu bir yandan da haklı buluyordum aslında.

"Yukarıda şehirde bir evim var orada güvende olursunuz"

***

Sharon'ın bana verdiği kıyafeti giydim. Bana yaklaşırken konuştu.

"Daha iyi"

Birlikte salona geçtiğimizde Sam Sharon'a döndü.

"Eve hiç dönmek istemiyor musun?"

"Amerika'ya ayak bastığım an içeri tıkarlar beni."

Bucky'nin karşısına oturdum. Hala bana dik bakışlarıyla bakıyordu. Bakışlarından bir şey anlamam imkansızdı. Klasik dik bakışıydı.

Bana doğru eğildi ve alçak bir sesle konuştu.

"Biraz konuşabilir miyiz? Lütfen.."

Salondaki herkes bize döndü. Özür dilemesini duymak istiyordum. Ama bunu da herkesin önünde yaptıracak değildim.

Ayağa kalktım ve Sharon'ın dairesinin balkonuna doğru ilerledim. Bucky beni takip ediyordu.

Balkona gidince tutunma yerlerine kalçamı yaslayıp Bucky'ye döndüm. Kaşlarımı kaldırıp diyeceğini bekledim.

Derin bir nefes aldı. Uzunca geri verdi. Herkese karşı kolayca özür dileyebiliyordu benim dışımda.

"Öyle demek istememiştim."

Hala özür dilemiyordu.

"Benim için önemlisin"

Vurulmuş da konuşamıyormuş gibi zorlanmıştı bunu derken. Bu hem ona acımamı sağlıyordu hem de sinir olmamı. Ama sanırım sinir daha baskındı.

Sinirle gülümsedim.

"Özür bile dileyemiyorsun Bucky"

Yaşlandığımda yerden kalktım ve Bucky'ye yaklaştım. Dişlerimin arasından tısladım.

"Acınacak haldesin. Ve bunu kendine sen yapıyorsun."

Oradan gidecektim. Ama Bucky beni durdurmak için kolumu tutmaya çalıştı. Elimi aniden kaldırınca şok içinde bana baktı.

"Dokunma bana"

Oradan çıkıp salona gittim. Abarttım mı diye düşündüm ister istemez. Anlatmamıştım. Haklıydım. En basitinden bir özürü hakediyordum.

Sadece kafam çok karışık ve ne yaptığımı bilmiyorum. Sanki her şey üst üste geliyor. Özellikle.

Sinirle koltuğa oturduğumda herkesin bana baktığını fark ettim. Sinirli bir şekilde onlara baktım.

Ağzımı açmaya zahmet etmedim. Ayağa kalkıp oradan çıktım. Tam vaktinde çıkmıştım. Bucky içeri giriyordu.

Çok uzaklaşamazdım. Evin önüne çıktım. Merdivenlere oturdum. Biraz hava almış olurdum. Tabii burada temiz hava varsa.

Yanıma biri oturunca kim olduğunu anlamıştım. Tabii ki Sam idi.

Bana bakıyordu. Ona bakmamı bekliyordu. Sonra konuşmaya başlayacaktı nasihatlar falan verecekti.

Ama ona dönmedim. Beklemekten sıkılınca sordu.

"Konuşmak ister misin?"

Kafamı iki yana salladım. Gözlerim doluyordu ve engelleyemiyordum.

Sam bunu fark etmişti. Kolunu bana atıp beni kendine çekti. Kafamı omzuna gömdüm ve ağladım. Saçlarımı okşadı. Babam da ben ağlayınca saçlarımı okşardı.

İlk kez ona böyle ağlıyordum.Normalde insanların yanında ağlamazdım ama şu an bir istisnaydı. Her şey kötü gidiyordu.

"Ne yapmam gerek bilmiyorum. Aklım çok karışık."

Sesim titriyordu ve bunu umursamıyordum.

"Şş. Biz yanındayız. Tamam mı? Sana yardım edeceğiz."

"Biliyorum"

Dedim ve kolumu ona sardım. Sam bana yardım ederdi her zaman. Bucky'nin ise umrunda olduğumu sanmıyordum. Her be kadar az önce 'benim için önemlisin' dese de.

Ağlamam bitince bir süre daha Sam'e sarıldım. Hala ona sarılırken Sam konuştu.

"Bucky neden Wakanda'ya gitti biliyor musun?"

Sam'e sarılmayı bıraktım.

"Yeni kol"

Gülerek kafasını iki yana salladı.

"Hayır. Kış askeriyken seni koruyamayacağını biliyordu."

Sam ayağa kalktı. Bu konu hakkında biraz daha konuşmalıydım. Arkasından bağırdım.

"Sam bekle."

Onu durdurdum.

"Bunun anlamı ne?"

Sadece beni umursayıp umursamadığından emin olmak istiyordum.

"Ona sorabilirsin"

İçeri girerken arkasından baka kaldım. Ona sorabilir miydim? Sanmıyorum. Bumu düşünecektim. Ama sonra. Şimdi içeriye girecektim.

Steve Daughter•Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin