5. Bölüm: Arkadaşlık

123 48 29
                                    

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar...

****

5. Bölüm: Arkadaşlık

Bazı kişiler, sadece birkaç haftada ailen olur... bir anda her şeyin olurlar... Biz bir Peri Masalı'na inandık, her şeyimiz oldu....

.

Sabah erkenden kalkmış, kahvaltımı edip soluğu Deniz'in yanında almıştım. Ben odasına girdiğimde uyanıktı. Yatakta oturmuş, tek bir noktaya odaklanmış öylece bakıyordu.
Yanına oturup onunla konuşmaya çalıştım ancak hiçbir tepki vermedi. Biraz sonra annesi elinde bir tepsiyle odaya girdi.
"Deniz, hadi oğlum, yemeğini ye de ilaç içeceksin. Gizem sen yemeyeceğim dedin ama... getireyim mi sana da?"
"Hayır, yedim ben. Teşekkür ederim."

Tekrardan Deniz'e baktı.
"Deniz, hadi oğlum."
Deniz öfkeli bir bakış attı ona.
"Yemeyeceğim ben! İlaç falan da içmiyorum! Hiçbir işe yaramıyor, şu halime bak! Reddediyorum tedaviyi, tamam mı?!"
İki gözünden de yaşlar akıyordu. Annesi öfkeyle ona baktı.
"Deniz, çıldırtma beni! O ilaç içilecek!"
Omuz silktiğinde annesi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Ne halin varsa gör!"
Odadan çıkarken "Ne yapacağım ben bu çocukla..!" diye söyleniyordu.

Deniz'in gözlerinden akan yaşlar şiddetini artırmıştı. Elini tutuğumda bana baktı, ona gülümsedim.
"O ilaçlar işe yarayacak Deniz. Sadece biraz sabretmen gerek."
Masaya doğru gidip tepsiyle geri döndüm. Tepsiyi Deniz'in kucağına koydum, "Hadi biraz ye."
Başını iki yana sallayınca hiç kızmadım ona. Çorbadan bir kaşık alıp ağzına götürdüm.
"Deniz..."
Açmadı ağzını önce, sonra benim çorbayı geri çekmeyeceğimi anlayınca mecburen yedi. Böyle böyle zorla da olsa biraz yedirmeyi başardım.

Tepsiyi masaya geri koydum.
"Deniz ilacın nerede?"
Deniz derin bir nefes aldı, bana sert bakışlarını yollarken konuştu.
"İçmeyeceğim Gizem! İçmeyeceğim!"
Tam bir şey söyleyeceğim sırada odanın kapısı açıldı.
"Tabii ki içeceksin Deniz!"
Coşkuyla konuşarak içeri giren kişi Eren'di. Arkasından da Duru odaya girmişti.
Eren çekmeceden ilacı alıp içinden bir tane çıkarttı ve masadaki sürahiden bir bardak su doldurup Deniz'e götürdü. Zoraki içirdi ilacı.

Eren, tek bir noktaya bakan Deniz'e baktı.
"Deniz, sana izletmem gereken bir şey var."
Merakla, ne olduğunu biliyor mu diye Duru'ya baktım. Bana gülümsedi, biliyordu.
"İzlemeyeceğim ben bir şey."
"Deniz... mızıkçılık yapma. Çok beğeneceksin hem, Duru'yla çok uğraştık."
Deniz onu hiç umursamazken biz, onun başına üşüşmüş Eren'in elindeki telefona bakıyorduk.

Bizim fotoğraflarımızdan ve söylediğimiz cümlelerden oluşmuş çok güzel bir videoydu. Şu kısacık zaman bize ne kadar da uzun gelmişti. Bu video da bizi en başa götürüp geri bugüne getirmişti.

Deniz doğru dürüst izlememişti ama önemi yoktu, amacımız onun ne kadar değerli olduğunu ona hissettirmekti.

****

"Bunu bana yapamazsınız prenses!" dedi Eren yapmacık bir duygusallıkla.
Duru sinsice gülümsedi, "Yapacağım..!"
Eren'i hafifçe geriye itip, hayali kapıyı üzerine kapattı. Eren o itince sanki gerçekten hızlı itmiş gibi arkasındaki kapıya tutundu. Sonra "Prenses!" diye çok yüksek olmayan bir sesle bağırıp az önce Duru'nun kapattığı hayali kapıya vuruyormuş gibi yapmaya başladı.

Duru gözlerini kısarak bana döndü.
"O buradan çıkamaz, işi bitti..."
Başımı dikleştirip Duru'ya baktım.
"Daha neler neler yapacağız ona!"
Hepimiz gülmeye başladık bir anda.

Yaklaşık on beş dakikadır doğaçlama olarak Deniz'e tiyatro oynuyorduk. Aralarda ciddiyetimiz bozuluyor gülmeye başlıyorduk. Deniz'de pek bir mimik oynamıyordu, hatta bizi doğru dürüst izlemiyordu bile. Tek amacımız enerjimizden belki biraz olsun etkilenmesi, azıcıkta olsa kafasının dağılmasıydı. O depresif hâle geçeli beş gün olmuştu. Her gün gelip ona kitap okuyorduk, yanında film açıyorduk, böyle tiyatrolar oynuyorduk, ellerimizle ilaçlarını içiriyorduk.
Biraz kendine geliyor gibiydi. İki, üç güne toparlayacağını düşünüyorduk.

Peri MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin