GG20

12.3K 791 109
                                    

Düz yazı yazmaktan nefret ediyorum ama katlanın tamam mı

Altımdaki mor, dizlerimi kapatacak kadar uzun olan eteğimin kıvrımlarıyla oynuyordum. Arabanın içinde ikimizden de ses çıkmıyordu. Radyoda tınısı güzel, eğlenceli bir şarkı çalıyordu.

"Neden sesin çıkmıyor bakayım?" diye sorduğunda kafamı koltuğa yaslayarak yüzüne baktım.

"Biraz yorgunum," diye açıkladım kısaca. Üzerinde siyah bir kazak ve kot, kırık beyaz bir pantolon vardı. Oldukça şık duruyordu. İç çekerek ona bakmayı sürdürdüm.

Gülümsedi. "Eğer istersen eve geri dönebiliriz?" diye fikir sunduğunda kafamı iki yana sallayarak onu reddettim.

"Gerek yok, yemek yer döneriz."

Araba yavaşlayıp ışıklarda durdu. "Peki," diyerek vitesteki elini saçlarıma uzatıp omzumdan geriye itti. Kısa bir süre birbirimizin gözlerinin içine baktıktan sonra üzerime doğru eğilerek yanağımla dudağım arasında bir yere dudaklarını bastırıp geri çekildi.

Allah'ım ben çok yorgunum bu çocuk ne yapıyor böyle?

İç çekerek arabayı sürmeye devam ettiğinde üst dudağımı dişledim. Ben kesinlikle aşırı utangaç biriydim ama Meriç bunu nasıl yok edeceğini iyi biliyordu.

Kısa süren yolculuğun ardından vardığımız nokta şık bir restorandı. Arabadan hızlıca indikten sonra benim tarafımdaki kapıyı açıp nazik bir şekilde elini bana uzatmıştı. Uzattığı elini dıkıca tutup dışarı çıktığımda arabanın kapılarını kilitlemiş ve kolunu belime sararak benimle birlikte ilerlemeye başlamıştı.

İçeri girdikten sonra masalardan birine yerleştik. Ortam çok kalabalık değildi. Sakin ve huzurluydu. Ayrıca ortamı aydınlatan sarı ışıklar çok güzel bir ortam yaratmıştı.

Bir anda yanımızda beliren garsonla birlikte irkilerek kafamı ona çevirdim. Hiçbir zaman fark edemiyordum nasıl geldiklerini.

"Ne arzu ederdiniz?" diye sorduğunda Meriç kafasını bana çevirmişti.

Şu ortama lahmacun istesem çok mu absürt dururdu?

Menüye kısaca baktıktan sonra "Domates çorbası ve pilav alacağım ben," dedim.

"O zaman ben da aynısını alayım," dedi Meriç. "İçecek olarak su yeterli." Garson siparişleri not edip yanımızdan ayrıldıktan sonra kafasını bana çevirmiş ve "Menüye bakmaya üşendim," demişti. Güldüm.

Gelen yemeklerimizi afiyetle yedikten sonra hesabı ödeyip kalkmıştık ama Meriç ısrarla tatlı yememiz gerektiğini söyleyip bizi başka bir mekana getirmişti.

Havanın soğuk olmasını önemsemeden çikolatalı dondurma istemiştim. Muhtemelen yarın boğazım şişer yüzüm balon gibi olurdu ama hiçbir sakıncası yoktu.

Ne de olsa sevgilim bir doktordu ve bana bakabilirdi.

Şaka yaptım, benim bağışıklık sistemim çok güçlüydü.

Ben önüme gelen bir kase dondurmayı yerken Meriç künefe yiyiyordu. Kaşığı kaseye bir kez daha daldırıp ağzıma götürdüğümde o beni dikkatle izliyordu.

Görücü Geldi|text|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin