17.BÖLÜ(M)

418 51 402
                                    

Selaağağaam Vagabond izlemeye dalmışım da yollamayı unuttum.

Yorumlarınızı alırım

Sizi öpüyorum kendinize cici bakın.

Baaay.

(Sehun'dan...)

Kulağıma yasladığım telefondan aynı ses yükseldiğinde, gözlerimi kapatıp derin bir nefesi içime hapsettim ve telefonu aşağıya indirdim. "Açmıyor mu hâlâ?" diyen Baekhyun'u duydum, gözlerimi açıp başımı iki yana salladım sadece. "Luhan'ı biliyoruz, sorumsuz biraz." İç çekti. "Arar o seni."

Sadece sorumsuzluk ettiğini düşünmek istiyordum ama içimi sıkıp boğan bir his vardı. "Kyungsoo'nun numarasını bulsana bana." dedim gözlerimi elimdeki telefondan çekmeden.

"Sehun biraz fazla endişelenmiyor musun?" Chanyeol'un sesiyle başımı kaldırıp ona baktım. "Eve gitmiştir, uyuyakalmıştır."

"Endişelendiğim falan yok." diye çıkıştım gergin bir tavırla. "Telefonu kapalı kaç saattir. Güvenliği aradım, eve geçmemiş." Baekhyun'a baktım. "Bul hadi, ne oturuyorsun?"

"Tamam." dedi yavaşça ayağa kalkarken. "Gelirim on dakikaya."

Bana garip bakışlar atarak kapıya doğru ilerlerken gözlerimi tekrar telefona düşürdüm. "Ondan hoşlanıyorsun." dedi Chanyeol. Parmaklarımın arasında çevirdiğim telefonu durdurdum ama gözlerim ona dönmedi.

Luhan'dan hoşlanıyor muydum bilmiyorum ama garip bir bağlılık hissettiğim doğruydu. Gözlerimi kapattığımda onun suratı geliyordu gözlerimin önüne. Öyle güzel gülüyordu ki, sanki bu zamana kadar hayatında tek bir kötü şey yaşamamış gibi çıkıyordu sesi. Aynı zamanda öyle bir solduruyordu ki o gülüşünü, sanki bir daha asla duyamayacakmışım gibi hissediyordum sesini.

Onun kalbini sık sık kırdığımı biliyordum ve ilk kez geçmişe dönüp bir anıyı değiştirmek istediğimi fark ediyordum her düşündüğümde. Bana anlattıklarına rağmen fazlasıyla hayat doluydu ve bu o'nda itici değil, aksine tatlı duruyordu. Ona öğretmek istediğim ve ondan öğrenmek istediğim çok şey vardı.

Doğrusu bu zamana kadar bir insanın kalbimi kırabileceğine inancım yoktu ama Luhan bunu laflarıyla çok güzel bir şekilde başarıyordu. Ona hiçbir şey göstermememe rağmen beni nereden vurması gerektiğini biliyormuş gibi konuşuyordu. Üstelik bunu sadece bana yapmıyordu. Canını sıkan herkese haddini bir güzel bildiriyordu.

Gözlerimi kapatıp bir derin nefes daha aldım. Hemen eve gitmek ve onu görmek istiyordum.

Kolumu kaldırıp saate baktığımda, beş'e geldiğini gördüm. Onu bıraktığımda saat ikiydi ve telefonu hâlâ kapalıydı. Aklımdaki kötü senaryoların hepsini def ettim. Luhan'ı biliyorduk, sorumsuzdu. Belki telefonunun kapandığını bile fark etmemişti.

Bir süre sessizlik içinde geçti ve Baekhyun söylediğinden daha erken gelerek elime bir telefon numarası tutuşturdu. "Kyungsoo'nun numarası."

Hiç beklemeden elimde çevirdiğim telefonun kilidini açtım ve kağıtta yazan numarayı ekrana geçirerek telefonu kulağıma yasladım. Neyse ki çalıyordu. Sanırım Luhan'ın arkadaşları arasında en sorumsuz olanı Luhan'dı. Gerçekten tam bir baş belasıydı.

"Efendim?" diye açıldı telefon.

"Kyungsoo benim, Sehun." dedim endişenin uğramasına izin vermediğim sesimle. "Luhan yanında mı? Telefonu kapalı, ona ulaşamıyorum."

"Onu bu sabah derste gördüm." dedi ve duraksadı. "Senin yanında olduğunu düşünmüştüm. Endişelenme, Luhan bunu hep yapar. İçmeye gitmiştir."

Now, I own a trouble-makerWhere stories live. Discover now