《XXVI》

989 66 3
                                    

Baharın ortası olduğunu belli edecek güzel bir hava vardı. Kadir günboyu çalışırken oldukça ter dökmüştü. Dengesiz hava durumu dönemine girmişlerdi belli ki. Biliyodu ki birkaç gün sonra yağmur bastıracaktı. Yorucu bir günün sonunda dinlenmek yerine gece gece yine kendini dışarı atmıştı Kadir. Gece hava biraz daha serinler diye düşünse de yine bile ceketini askılıkta bırakıp çıkmıştı dışarı. Bugün mekanda çalışma günüydü. Önder de biliyordu bunu. Haftanın üç gününde sırf Kadir orada çalıştığı için uğrardı. İstediği kadar da oturur, aşık bakışlarını saklamak zorunda kalmazdı. Sonuçta orada onları yargılayacak kimse yoktu. Fakat bu sıralar sarışına trip atmakla meşgul olduğundan bu sefer geleceğinden emin değildi Kadir.

Nasıl aralarını düzelteceğini de bilmiyordu. O hiç bu tür durumlara kafa patlatmazdı. Gönül nasıl alınır bilmezdi. İnatçılığından da çektiği kadar hiçbir şeyden çekmemişti. Dengeyi nasıl sağlayacağını öğrenmeliydi. Evet, kesinlikle bunun için çabalaybilirdi. O kadar da sığ kafalı değildi neticesinde. Hatalı olduğunu geç de olsa kabul edebiliyordu oturup biraz düşününce.

Kafasının etrafında dolanan düşünce dumanını dağıtıp yoluna devam etti. İşinin başına geçti. Gözleri dört döndü dakika başı. Tahmin ettiği gibi, geldiği yoktu genç adamın. Belli ki oldukça kırgındı. İzin istedi o gün erken çıkmak için patronundan. Otobüsler bitmeden yetişmeliydi. Patronu biraz surat yapsa da izin verdi. Sonuçta Kadir devamlı izin isteyen, işte kaçan bir çalışan değildi. Önemli bir gerekçesi olduğundan emindi.

Sarışın beden apar topar yola düştü. Yol boyunca da aklında tonla senaryo kurdu. Nasıl bir tavır takınmalıydı?.. Daha ılımlı mı olmalıydı, ya da basit bir özür yeterli olur muydu? Genç adamın beklentisi neydi?

Gram fikri yoktu. Bu denli düz düşünen bir adama, bu tür olaylar fazla kaçıyordu. Son anda belki evde yoktur diye aramayı akıl etti. Fakat Önder açmadı. Kapısının önüne kadar geldiğinde ise, kat ettiği yolun boşa olmamasını umdu. Kapıyı çaldı. Kısa bir bekleyişten sonra kapı açıldı.

Önder düşük bir ifadeyle gelen sarışına baktı.
"Kimler gelmiş..." dedi yine sarkastik bir tavırla.

Kadir görmezden geldi ondaki soğukluğu.
"Girebilir miyim?"

Genç adam kapıyı açık bırakarak içeri girdi. Bu olumlu bir cevap olmalıydı. Sarışın da ağır adımlarla takip etti onu. Önder yatak odasına girip yatağının ucuna oturdu sakince. Umutsuz bakışlarını onu temkinle izleyen mavilere sabitledi.

"Nasıl dengeyi sağlayacağız böyle?"

Kadir kaşlarını çattı. Dengeden kastı neydi? Hayat standartları mı?

"Nasıl yani?"

"Yanisi yok. Kendini benim yerime koy." Dedi Önder. Hayal kırıklığını yansıtmaktan korkmuyordu.

"Kendinden çok sevdiğin insanın canını dişine takıp çalışması kabulleneceğin bir şey mi?"

Araya girdi Kadir.
"Lütfen, yine aynı mevzu için tartışmaya gelmedim buraya."

"Neden geldin o halde?"

"Gereksiz fevri davrandığım için özür dilerim tamam mı? Anlıyorum seni, iyi niyetini... Ama aramızı bunun yüzünden bozmak istemiyorum."

"Bunun yüzünden dediğin şey gayet önemli bi konu."

Önder dik ve kararlı bakışlarından vazgeçmiyordu. Zaten Kadir de artık savaşmıyordu.

"Ben elimden geldiğince hayatlarımızı birleştirmeye çalışıyorum. Bunun için de gerekli şartlar gerektiğini biliyorum." Dedi genç adam yumuşak bir tonda.

"Ama sadece benimle çabamla olacak bir şey değil bu. Bunu anlamıyorsun..."

Gözleri öyle naif bakıyordu ki, Kadir üzgün hissetti. Her şey için... Tüm hayatı için üzgündü hatta. Yorgundu bir de. Ruhundaki bitkinliğini günbegün, anbean Önder de hissediyordu ziyadesiyle.

"Böyle bir hayat seni sadece erken tüketir Kadir."

Duydukları Kadir'i incitmedi. Aksine özgür kalması için ön ayak oldu.

"Biliyorum." Dedi genç adama yaklaşarak. Bir elini onun yanağına yerleştirdi şevkatle. Cılız sesini duyurdu tekrar.
"Tüketti de zaten."

Önder yanağındaki ele tutundu. Yüzünü iyice yasladı onun avucuna. Gözlerini yumdu. Rahat bir nefes verdi.

"O halde güven bana... Akışına bırak."

Kadir de içli bir nefes koyverdi dudaklarının arasından. Aralarındaki aşk öyle sıkıydı ki, en uzun mesafeler bile kapanıyordu bir şekilde. Birbirlerinin sıcaklığına alışmışlardı bir kere. Soğuğa gelemiyorlardı artık. Kadir bile onun için her şeyi göze almayı kabulleniyordu. Bileğindeki prangadan kurtulmayı er ya da geç başarıyordu. Dilinden akıtıyordu asıl özgürlüğünü.

"Sana her şeyden çok güveniyorum."

Beyaz Yakalı 《B×B》Where stories live. Discover now